Testi için en çok sabırsızlandığım ve en uzun süre beklediğim Caracal’ın yazısı için de bir hayli zaman geçmiş.
Uzun süredir test için beklediğim, ama bir çekimde kullanılması sebebiyle bir türlü müsait olamayan Caracal’ı alabileceğim haberini alınca, acımadan kendi motosikletimi yağmurdan çamurdan etkilenmeyeceği bir yere kapatıp, bana yakın bir bayiye gelsin kaprisi bile yapamadan
, Bayrampaşa’ya doğru yola çıktım. Uysallar’ın önüne gittiğimde motosiklet hazırlanmış beni bekliyordu bile... İlk göz göze gelişimiz benim için çok da büyüleyici olmadı açıkçası; sanırım çekim sırasında reklam olmasını engellemek amacıyla motosikletin her yerindeki çıkartmalar, armalar sökülmüş, depo üzerindeki sticker da siyaha boyanmıştı.
Kısa bir tanışma faslından sonra bir süre de motosiklet hakkında konuştuk ve ben Kanuni’nin güzellik kraliçesiyle (bence
) yollardaydım artık...
Gün içinde zaten o civarlarda bir hayli koşuşturmam gerektiğinden şehir içi sürüşünün ilk deneyimlerini ve ilk fikirlerini o andan itibaren ayrıntılı olarak öğrenmeye başlamıştım. Sürüş kısmında da beklediğim büyü yoktu altımda; ilk rahatsızlık kapalı arka jantın içine gömülmüş fren düzeneğinin her frenlemede rahatsız edecek derecede ötmesiydi.
Kalkışlar yeterince başarılı ve ilk hızlanma da tatminkâr düzeyde. Gün içinde 100 km’yi aşmış, Caracal’ı tanıdığımı düşünmeye başlamıştım, akşamında ise Maltepe buluşmasına yetişmek üzere feribota bindiğimde Suzuki Intruder ve Honda Shadow sahibi 2 kişinin meraklı bakışları ve motosiklet hakkında merak dolu sorularıyla geçti yolculuk; teknik özelliklerinden bahsederken tatminkar gelen, nerelerde yeteceği, nerelerde yetmeyeceği sorgulandıktan sonra mantıklı gelen motosikletin en sonunda markası duyulduğunda klasik ön yargılar gösterdi yine kendini...Yolun devamında E-5 ve sahil yolunda 1-2 frenlemede beklemezken kızaklamak ve korkutacak şekilde kaymak ise Caracal’da dikkat etmem gereken bir diğer konunun da lastikler olduğunu yazdırdı kafamın bir köşesine. Daha sonra yağmurlu havalarda da (bu defa kontrollü olarak
) kaya kaya bir hayli eğlendik Caracal’la. Lastiklerden bahsetmişken, değinmeden geçemeyeceğim bir konu da ön lastikte yer alan dönüş yönünü gösteren okun ters yönü gösteriyor olması. Bunu Yalova yolunda fark edip, fazla dikkatli bir yolculuk sonrası servise gittiğimde tüm Caracal’larda durumun aynı olduğunu gördüm ve uzun incelemeler sonucu kanalların bir taraftan bakıldığında doğru bir taraftan bakıldığında yanlış olduklarını tartışarak, konuyu kararsız kalarak kapattık.
İlk kısımda her ne kadar olumsuz yönleri ön plana çıkmış olsa da bendeyken bir türlü geri vermek istemediğim ve ayrılmak istemediğim bu 3 haftadan fazla sürede 700 km gibi bir mesafede bana eşlik eden Caracal’a haksızlık yapmak da istemem. Gelelim sürüş sırasında “Caracal ve siz” kısmına; öncelikle sürücüyseniz, selede yayıla yayıla oturabiliyor, kontrolde de zorlanmıyorsunuz. Mevcut gidonu tabii ki isteğinize göre yükseltip alçaltabiliyorsunuz, benim kullandığım Caracal, bayideki diğer kardeşlerine göre daha dikleştirilmiş bir direksiyona sahipti ve bu haliyle tek bir rahatsızlık hissettirmedi.
Vites pedalının çift taraflı olması da büyük bir kolaylık; fabrika çıkışında boş vitesi en yukarıda olacak şekilde aşağı doğru 1-2-3-4-5 ve yukarı doğru aynı şekilde vites küçültmek üzere ayarlanmış olan Caracal’lar servislerce istek doğrultusunda alışılmış vites düzenine çevrilebiliyorlar. Ben alıştığım 1-N-2-3-4-5 şeklinde kullandığım Caracal’da pedalın arka kısmına bayıldım, vites küçültmede gerçekten büyük kolaylık sağlıyor.
Eğer yolcu koltuğundaysanız da rahatlığınızda pek değişen bir şey yok; her ne kadar arka amortisörler yoldaki her defoda motosikletle samimiyetinizi ilerletmeniz için size baskı yapıyor olsa da, gerek oturuş pozisyonu, gerek diz açısı rahatsızlık vermiyor, son derece az rüzgar yiyor ve standart sisybar sayesinde de konforunuzu bozmadan yolculuk edebiliyorsunuz. Limitlerdeki hızlarda, yüksek devirlerde oluşan titreşim sürücüden çok ve sürücüden erken yolcuyu rahatsız ediyor, arka dayanak kenarındaki elleriniz bu durumdan hemen haberdar oluyor.
Bu yazı anı yazar gibi, dertleşir gibi, fazla samimi başladı, öyle devam etti
. Daha teknik ve görsel şeyleri de sonuna ekleyelim bari...
Motosikletin kalbi; 193 cc’lik motor dakikada 7120 devir çevirirken 12,47 HP üretebiliyor, 10 Nm tork değerini yakalayabiliyor ve üzerinde iki kişiyle bile 120 km/h değerini zorlayabiliyor. Hava soğutmalı, tek silindirli motor elektrikli ateşleme mekanizmasına ve kick start pedalına sahip. 2,27 m boyunda, 76 cm genişliğinde ve 1,115 m yüksekliğindeki motosiklet 12 L yakıt alabiliyor. Önde tek disk ve arkada tambur frenleriyle satılıyor. Yakıt tüketimi ise 100 km’de 3,5 L’nin biraz üzerinde.
Genel olarak Tiger’ın özellikleriyle donatılmış Caracal’da varolan ufak tefek değişiklikler ise şöyle:
-Tiger’dakilere göre göstergeler tam ters yerde; devir saati gidonda, hız göstergesi depo üzerinde.
-Vites göstergesi yok ve bu modele odometre yerleştirilmemiş, tripmetre ile yetinilmiş.
-Sağ/sol sinyal verirken, sesli uyarı sizin de sinyal verdiğinizin farkında olmanızı sağlıyor.
Bunlar dışında kumanda kolları da, dörtlü flaşör sistemi de, her frenlemede yanıp sönen sinyaller de Tiger’la aynı.