Ben bu konuda şanslı olanlardanım sanırım. Bundan yaklaşık 15 gün kadar önce almak istediğim motoru, hemde üzerine takmak istediğim tüm aksesuarlarla birlikte Bursa/Gemlikte buldum. Sahibinden aracılığıyla iletişime geçtiğim satıcının konuşma tarzı ve ses tonu çok babacandı. Çalıştığımı söyleyip izin günümün sabahı İstanbul Bostancıdaki evimden kaskımı da yanıma alıp feribot vasıtasıyla Yalovaya, ordan da bir otobüsle Gemlikte buluverdim kendimi. Motorun sahibi Engin bey lüks bir jiple aldı beni Gemlik terminalinden ve motorun durduğu garaja doğru yola koyulduk. Engin bey bir galericiydi e anlattıklarına göre güzel ve küçük bir sahil kasabası olan gemliğin yarısı ona aitti. Bu kadar varlıklı bi adam, motorunu para ihtiyacı olduğu için satıyor olamazdı. Sorduğumda ise henüz lise 1. sınıfta olan 16 yaşındaki tek evladının 1100cc bir canavarla motor sürmeye başlamasını istemediğini söyledi. Eğer satmazsa oğlu motoru kaçırıp kaçırıp gizlice binecekti.
Kısa bir yolculuğun ardından motorun durduğu garaja ulaştık. Karayılanım dediğim motorumla ilk karşılaştığım an duyduğum heyecanı size anlatamam. Motor 2. el değil de sanki galeriden sıfır km alınıyormuşçasına tertemiz, pırılpırıldı. Yaz bakımından yeni çıkmış, pasta cila, boya koruma, krom parlatma vs. gibi işlemlerden henüz geçmişti ve hepsinin faturaları Engin beyin elinde mevcuttu. Motor 2006 mayıs Daytona Motor çıkışlıydı ve sıfır alındığından beri tüm evrakları, kaşeli belgeleri, kırmızı anahtarı, servis defterleri vs. herşeyi dosyalanmış halde duruyordu. Üzerine binip marşa bastığımdaysa elim ayağım nasıl titredi inanamazsınız, heyecandan deneme turu bile atamadım. Gemlik çok küçük bir yer ve tüm kasaba hemen hemen birbirini tanıdığı için götüreceğimiz servisin bana doğruları söylemeyeceğini tahmin edip herhangi bir yere göstermedim motoru fakat beni Engin beyin şu sözleri rahatlattı: "motoru istanbula götür, istediğin yere göster. Eğer 1 tl masrafı çıkarsa tüm paranı aynı gün banka hesabına geri yatırıcam ve motou da geri istemicem emin ol". Bu konuşmadan sonra "Madem istanbuldan geldin, sana bi bursa iskenderi yedirmeden göndermem" dedi ve ben motora, Engin bey de jipine atlayıp doğru Bursa merkeze indik. Yaklaşık 30 km süren bu kısa yolculuk benim Dragstarımla yaptığım ilk yoldu ve hayatım boyunca unutabileceğimi sanmıyorum.
Herneyse, yemekler yenildi, noter satışı yapıldı, para transferi de gerçekleştikten sonra artık İstanbul yolları beni bekliyordu. Bursada çok güzel dostluklar kurmuş ve istediği motora kavuşmuş biri olarak akşam saatlerinde evime vardım. Ertesi sabah ilk işim motorumu bir yetkili, bir de özel servise götürüp kontrol ettirmek oldu. Her iki serviste de ustaların dedikleri cümleler aynıydı. "abi nerden buldun bu motoru sen ne şanslı adamsın, bu kadar temiz sorunsuz makina görmedim ben" dedi ikisi de.
Velhasıl kelam hikaye gibi oldu biraz ama başlığı açan arkadaşın yazısını okuyunca ben de kendi hikayemi anlatmak istedim. Şimdi ne durumda olduğumu sorarsanız elimden gelse motoruma sarılarak yatıcam.
Asıl anlatmak istediğim ise motosiklet bir aşktır, marşa her bastığınızda katlanarak artan bir aşk hemde...
Okuyan herkese teşekkürler dostlar...