Flaş! Hatay'ın Yayladağı İlçesi Fransız İdaresinde Kaldı!
Reklamlar
-
Temsili Törenlerde Düşman İşgalinden Kurtulmayı Başaramayan Hatay’ın Yayladağı İlçesi, Altı Gün Boyunca Fransız İdaresinde Kaldı
Hatay’ın Yayladağı ilçesinin Fransız işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıldönümünü kutlamak amacıyla düzenlenen törende temsili düşman birlikleri Türk askerine üstünlük sağlayınca, ilçe beklenmedik bir şekilde Fransızların idaresine geçti. Törenin başlamasından yaklaşık sekiz saat sonra ilçenin kontrolünü tamamen ele geçiren Fransız ordusuna bağlı kuvvetler, yerel direniş çabalarının cılız kalması üzerine günler boyunca Yayladağı’nın yönetimini elinde tutarken, Emniyet ve Jandarma’nın ortaklaşa düzenlediği operasyonun dördüncü gününde ilçe 89 yıl aradan sonra yeniden Türk idaresine geçti.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 21 Şubat tarihinde düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Hatay’ın Yayladağı ilçesi, düzenlenen törende temsili düşman kuvvetlerinin büyük bir sürprize imza atarak Türk askerine üstünlük sağlamasıyla Fransız ordusunun yönetimine geçti. Tören alanında toplanan yüzlerce Yayladağılı’nın gözleri önünde Türk askerlerini etkisiz hale getiren Fransız askerleri, günün sonunda hükümet konağına Fransız bayrağını çekerek zaferlerini ilan ettiler.
”Düşman askeri dirençli çıktı”
Gelişmeleri basına değerlendiren Yayladağı Kaymakamı Erdoğan Yivli, “Açıkçası biz her sene olduğu gibi bu sene de ilçemiz taş çatlasa yarım saatte düşman işgalinden kurtulur, biz de bir an önce görevimizin başına döneriz beklentisiyle tören alanına geldik. Ancak törenin başlamasının üzerinden iki saat geçmesine rağmen askerimiz düşman kuvvetlerini alt etmeyi başaramayınca bir şeylerin ters gittiğini anladık. Sonunda, Fransız askerlerinin mücadeleden galip ayrıldığının kesinlik kazanması ve tören alanındaki vatandaşların alkışlarla bu zaferi kutlamasıyla büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuz belli oldu.” diyerek, halkın galip geleceğini anladıkları andan itibaren işgal kuvvetlerine destek vermeye başlamasının da mağlubiyette önemli bir rol oynadığını ifade etti.
Yerel işbirlikçiler hortladı
İlçenin Fransız idaresine geçmesinin ardından vakit kaybetmeden halkı işgalci güçlere karşı örgütlemeye çalıştıklarını belirten Yivli, yerel direniş çabalarının nasıl yetersiz kaldığını şu sözlerle açıkladı:
“Yani direniş yetersiz kaldı diyorum ama aslına bakacak olursak halkımız Fransız askerine karşı maalesef hiçbir direnç göstermedi. Daha ilk günden bütün balkonlara Fransız bayrakları asmalar, sonra efendim öğrendikleri küfürlü Fransızca kelimelerle kendi aralarında şakalaşmalar, birbilerine madam-mösyö diye hitap etmeler… Kimi örgütlüyorsun, kime direniyorsun? Onu da geçtim, ilçemizdeki manda ve himaye yanlıları nasıl olduysa bir anda Frankofon Muhipleri Cemiyeti adı altında örgütlenmeyi başardılar. Biz de tabii hemen buna karşılık bir vatanperver cemiyet kurduk ama cemiyete saece 9 kişi kaydoldu. Onlar da sabahtan akaşma kadar cemiyetin lokalinde çay içip tavla oynamaktan başka bir icraatte bulunmadılar maalesef..."
Son çare olarak, kaymakamlık çalışanlarından bir kişiyi mebus olarak seçip Ankara’ya Meclis’e göndermeyi denediklerini belirten Yivli, "Ama o arkadaşımız da olayların geçtiği atmosferden biraz fazla etkilenip yola kağnıyla çıkınca, ne yazık ki Ankara’ya ulaşmaya başaramadı. En son konuştuğumuzda Adana’daydı daha…” sözleriyle direnişin başarısızlık öyküsünü özetledi.
Hava destekli operasyon sonuç verdi
Yayladağı’nın Fransız idaresine geçmesinin ülke genelinde duyulmasıyla Polis ve Jandarma’ya bağlı birlikler işgalin üçüncü gününde ilçeye yönelik bir operasyon başlattılar. 4 adet F-16 uçağı ve 6 adet Sikorsky tipi helikopterin de destek verdiği operasyonun dördüncü gününün sonunda Yayladağı 89 yıl aradan sonra yeniden düşman işgalinden kurtulurken, ellerinde bayraklarla sokaklara dökülen ilçe halkı Türk ordusunu sevinç gösterileriyle karşıladı.
İşgalin sona ermesinin Yayladığı'nda hayat yavaş yavaş normale dönerken, halen ilçenin bazı dış mahallelerinde kontrolü elinde tutan Fransız direniş güçleriyle Ordu birlikleri arasında ufak çaplı çatışmaların sürdüğü de son olarak gelen bilgiler arasında.
Reklamlar
-
Motosiklet Eğitmeni
-
Güzel bir Zaytung haberi olmuş
-
-
Şu "kurtulma temsili" saçmalıklarına bir son vermek lazım zaten
Harika bir yazı olmuş
Bir de Atatürk'ümüzü her sene tekne içinde Samsun'a çıkmaktan kurtarırsak tamamdır.
-
Ya ben başlığı gördüğüm de aha savaş çıktı dedim kendi kendime ya değiştir bu başlığı :D
HONDA
CBF 150-CBF 500-CBF 1000
-
az kalsın yüreğime inecekti.İlk aklıma gelen ulan Hatayda dostlarım var göremeyeceğim dedim.
THICKHEADED MAN DOESN'T WEAR HELMET
-
-
Süper Moderatör
Levsy adlı üyeden alıntı
Şu "kurtulma temsili" saçmalıklarına bir son vermek lazım zaten
Harika bir yazı olmuş
Bir de Atatürk'ümüzü her sene tekne içinde Samsun'a çıkmaktan kurtarırsak tamamdır.
Hiç sorma bana da bıkkınlık veriyor bunlar artık.
Aslında hem tarihsel hmde kültürel olarak çok önemli olan olayları bu şekilde maymun edip önemsizleştiriyoruz ama farkında değiliz.
Haberi Hatay cumhuriyeti bayrağıyla filan süsleseydin daha kıyak olurdu (gerçi Zaytung haberi sen kopiş yapmışsın sadece)
"normal insanlar bir yerden bir yere gitmek için araba kullanırlar, motorcular ise motosiklet kullanmak için bir yerlere giderler"
-
-
Bu konuda o kadar fazla söylenmesi gereken var ki..Yıldırım Türker'in bir yazısını paylaşayım sizinle..
Nefret müsameresi
Şu arkada paltolarına, atkılarına sarınmış oturan odun suratlı adamlara bakın öncelikle. Onlar, devlet erkânı. Valisiyle, milletvekiliyle, garnizon komutanı ve belediye başkanıyla, mutlaka itişe kakışa, alına yerine protokolde hak ettikleri yerlere kavuşmuş, oturmuşlar. Bu kez aralarından yerini beğenmeyip nümayişle orayı terk eden olmamış.
Yer, Bayburt. Şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yıldönümü şenliklerle kutlanıyor.
Şenlik dediğimiz, çocukların Ermeniler ve şanlı Türkler olarak ikiye bölünüp ellerinde silahlar, üstlerinde üniformalarla o günleri canlandırması. Bu soğukta kendilerini oyuna kaptırmışlar, üşüdüklerinin farkında değiller.
Oturaklılar, korunuyor.
Bu korkunç müsamerede, yıllardır alışmış olduğumuz üzere imam öldürülecek, camiler yakılacak, bebekler süngülenecek. Tabii ki Ermeniler tarafından.
Unutmak imkânsız; her yıl bu törenler, çeşitli şehirlerimizde aynı üslupla ifa edilir. Yegâne sorun, Ermeni rolünü üstlenecek yiğitlerin bulunabilmesidir. Çünkü vatanını temsili olarak kurtaracak amatör oyuncular kendilerini rollerine kaptırarak çakma Ermenileri bir güzel hırpalar. Dolayısıyla kasaba ölçekli bir şöhret kapısı olarak görülebilecek olan bu bir günlük oyunculuk serüvenini cazip kılmak için kimi belediyeler gönülsüz Ermenilere yevmiye verir. Belirlenecek meblağ da elbette adayların gönülsüzlüğüyle doğru orantılı olarak artacaktır.
Yakın zamanda, sözgelimi Aşkale Belediyesi’nin bu musibet vatan göreviyle belediye işçilerini görevlendirdiğini okumuştuk.
Bayburt erkânı işin kolayını bulmuş. Çocukları kullanıyor.
Belediye Başkanı törende konuşmuş: “Milli hafızamızın kaybolmaması, 93 yıl önce bu topraklarda yaşanan badirelerin yeni nesil tarafından asla unutulmaması gerekiyor. Büyük Ermenistan hayaliyle, Şark meselesi hayaliyle, sıcak denizlere inme hayaliyle nesillerini büyüten devletlerin nasıl idealleri varsa bizim de büyük ideallerimiz olmalı. Tarihimizde yaşadıklarımızı unutmamalıyız.”
Önlenemeyen göçten yakındıktan sonra da şehri terk eden Bayburtlulara seslenmiş: “Bari cenazenizi getirin.”
Bu fotoğrafta şanlı bayraklarımızla örtülmüş şehitleri görüyoruz. Cingabozun teki silahını bırakmamış. Nasılsa sırtı ekabire dönük. Oyunun tadını çıkarıyor, yüzünden belli.
Ama birazdan temsili Ermenilerin çarmıhlara gerileceğini biliyoruz. Öyle olmuş.
Çocuklara sistemli olarak nefret eğitimi veriliyor bu topraklarda. Ders kitaplarından müsamerelere. Devletin gözleri önünde, devlet tarafından nefret temsilleri alkışlanıyor. Şimdiden ezberliyorlar. Ermeniler çarmıha gerilir.
Çocuklara reva görülen bu vahşet karşısında bütün toplumun dili tutulmuş. Kimsenin itiraz ettiği yok.
Minik yavrulara apoletler takıp ortalara salan, onlara İstiklal Marşı’nın bütününü ezberletip karşısına geçip ağlayan, onları Ermenilere karşı doldurmakta bir sakınca görmeyen Türkoğlu Türk Müslümanlar, Kürt çocuklarının meydanlara dökülüp taşlara sarılmasını asla affedemiyor.
Bebeklerden katil yaratmak için maarifi devreye sokanlar, çocukların kendilerini yaralayıp kanlarıyla boyadıkları bayrak karşısında gururdan şişinenler, çok doğal, Kürt çocuklarına yetişkin muamelesi yapmaktan bir türlü vazgeçemiyor.
Çünkü çocuklar bir an evvel büyüsünler, şehitlik mertebesi için şimdiden kuyruğa girsinler diye savaştan, nefretten, milliyetçilikten, ırkçılıktan vazgeçilmiyor.
Şu ceset taklidi yapan çocuklara iyi bakın.
Devlet, protokol yükseltisinden seyrediyor.
Hedef, bütün toplumun ölü taklidi yapması.
Çocuklardan başlamalı, öyle değil mi?
http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...icleID=1041292
Türkiye köylüsü çalışkandır ve kafasının değerini bilir! Rüya dediğin şey de bizden oluşur işte / Ve minicik ömrümüzü yine bir uyku noktalar. (We are such stuff. As dreams are made on; and our little life. Is rounded with a sleep)
-
bombastik
(ömerşirin'in yazısını bilahare değerlendireceğimdir)
"laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım!.."
-
Kaynak soriyim mi?
-
bu çocuğun içince kafası iyi çalışıyor ama insanlığın işine yarar bir yazı yazmadı henüz
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)