Markaların İlginç Öyküsü...
Reklamlar
-
Markaların ilginç öyküsü
Markaların Öyküsü adlı kitap, dünyaca ünlü markaların nasıl ortaya çıktığını anlatıyor. İşte en ilginçleri: 1920’de Bavyeralı kunduracı Adolf Dassler, adı ve soyadının ilk üç harfini verdiği Adidas’ı kardeşi Rudolph’la beraber kurar. İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kardeş kavga eder ve ayrılır. Adolf, ünlü üç bantı Adidas’ta kullanmaya başlar, kardeşi Rudolph da gidip Puma markasını yaratır.
Beceriksiz kadınlar olmasa
Jean Mantelet’in karısı topaksız patates püresi yapamayınca, Mantelet sebze püresi makinesini yaratır ve 1957’de elektrikli ev aletleri şirketi Moulinex’i kurar. Marc Gregoire’ın karısı da yaptığı omletleri, sürekli tavaya yapıştırmaktadır. Çare olarak balık oltalarında kullanılan PFTE maddesinden yola çıkar ve 1956’da tutmayan tava Tefal’i yaratır.
Üç iflasın ardından Mars
Üç kez çikolata imalatını deneyen ve üçünde de iflas eden, karısı ve çocuğu tarafından terk edilen Forrest Mars, 1914’teki son denemesinde krem karamelli, fıstıklı Mars çikolatasını yarattı. Bayer grubunda çalışan genç bir kimyager ise hasta olan babasını iyileştirmeye çalışırken Aspirin’i bulur.
Adları nereden geliyor
NOKIA: Kıyısında kurulduğu nehrin adı.
MERCEDES: İspanyolca’da zarafet kelimesinden.
NIKE: Zaferi temsil eden Yunan tanrıçasının adından.
OMO: Old Mother Owl (Yaşlı Baykuş Anne) kısaltması.
POKEMON: Pocket Monster (Cep Canavarı) kısaltması.
REEBOK: Güney Afrika’da bir antilop cinsinden.
DURACEL: Duration (devamlılık) ve Cell (pil) kelimelerinin birleşmesinden
VOLVO: Latince ‘sürüyorum’ kelimesinden.
NIVEA: Latince kar anlamına gelen ‘nivis’ kelimesinden.
LANCOME: Fransa’daki Lancosme şatosunun adından.
DANONE: Yaratıcısının oğlunun ismi olan Daniel’in Katalanca’daki kısaltması Danon’dan.
DUREX: Durability (dayanıklılık), Rrliability (güvenilirlik), Excellence (mükemmellik) kelimelerinin birleşmesinden
304 markanın doğuş hikayesi
Jean Watin-Augouard’ın yazdığı, dünyanın en ünlü 304 markasının doğuş hikayesini anlatan Markaların Öyküsü adlı kitapta ünlü Türk markaları da yer alıyor.
Arkadaşlar böyle öyküleri sizlerdende bekliyorum:dsyglar...
Reklamlar
-
İlginç ve güzel bilgilere teşekkür ediyorum.
Sezai Rahmi YILDIRIM / Düzce / 1959 / T.Öğretmen
-
sereye adlı üyeden alıntı
İlginç ve güzel bilgilere teşekkür ediyorum.
Oldum olası böyle şeylerle ilgilenmeyi çok sevdim seviyorum.Belirtilen kitabıda alacam siz değerli mt kardeşlerimle paylaşacam inşl.Ben tşk ederim
-
volvo ile nivea karışmış
-
Ferrari,Porche,Google nin Başarı Öyküsü
Dünyanın en gözde otomobil markalarından Ferrari’nin öyküsü tutkunun, heyecanın ve lüksün yanı sıra büyük bir dramı da taşıyor.
Otomobil meraklılarının ve otoritelerin beğeniyle izlediği Ferrari, dünyanın en ünlü, lüks spor arabalar üreten markalarından biri. 1929 yılında Alfa Romeo’nun yarış takımı olarak kurulan Ferrari, otomobil üretimine 1946 yılında başladı. Merkezi, İtalya’nın Modena şehri yakınındaki Maranello’da. Ferrari’nin hikâyesini kurucusu Enzo Ferrari’nin hayatından ayrı düşünmek neredeyse imkânsız. Adını kurucusunun soyadından alan Ferrari’nin kelime anlamı ise "nalbant".
Enzo Ferrari, 1898 yılında İtalya’nın Modena şehrinde dünyaya geldi. 1. Dünya Savaşı sırasında henüz 18 yaşındayken babasını ve kardeşlerini kaybeden Ferrari, 1920 yılında Alfa Romeo’nun yarış pilotu oldu. Alfa Romeo’yu araba yarışçılığının 1 numaralı ismi haline getiren Ferrari giderek efsaneleşmişti. 1929 yılında Scuderia Ferrari’yi, Alfa Romeo’nun yarış takımı olarak kurdu. 1932’ye dek yarışmaya devam eden Ferrari, oğlu Dino Ferrari’nin doğumuyla yarışlardan ayrıldı. Bundan sonra, otomobil fabrikasının işleriyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Hız tutkunu olan Ferrari, hafif spor arabaların motorlarını güçlendirmek için çalışmalar yaptı. Başında olduğu takım, katıldığı bütün yarışları kazanmaya başladı. Ferrari, yarış otomobilleri yaratma yeteneği sayesinde Alfa Romeo Sportif Direktörü oldu. Ne var ki, direktörlük kontratında, imzalarken dikkat etmediği "şirketten ayrılması halinde 4 yıl süreyle başka bir yarış takımında çalışamaz ve tasarım yapamaz" maddesi nedeniyle kendi yarattığı otomobil ergonomisini geliştirmesi engellenmiş oldu.
Direktörlükten ayrılmasının ardından Auto-Avio Costruzioni’yi kurarak yarış takımlarına parçalar satmaya başladı. Modena’da kurduğu küçük atölyesinde yalnızca kendi kullanımı için bir araba yapmaya başladı. Ancak artık 2. İkinci Dünya Savaşı başlamıştı ve Modena bombalanıyordu. Modena’dan komşu şehir Maranello’ya taşınmak zorunda kaldı. Burada kurduğu atölye 1946 yılında "düşlerin" otomobili olan Ferrari’nin ilk üretim merkezi sayılabilir. Ferrari’nin amblemi olan at, bir İtalyan kontesin 1923’te Ferrari’ye hediye ettiği maskot. Amblemdeki sarı ve kırmızı renkler ise Modena şehrini simgeliyor.
1951’de İngiltere Grand Prix’sinde ve LeMans’da kazanılan zaferlerin ardından 1960-1965 arası üst üste LeMans’ı kazanması, Ferrari’yi otomobil yarışçılığının en büyük ismi haline getirdi. Ancak, dünya ekonomisinin yapısına uygun profesyonel bir şirket işleyişine sahip olmayan Ferrari, maddi anlamda büyük sorunlar yaşamaya başladı. Finansal sorunların üstesinden gelebilmek için İtalyan mafyasından aldığı borçları geri ödeyemeyişi oğul Ferrari’nin hayatına mâl oldu. Hukuksal olarak olayın üzerine fazla gidemeyen Ferrari, oğluna ithaf ettiği "Ferrari Dino" serisini yarattı. Maddi sorunların üstesinden gelemeyince, şirket hisselerinin bir bölümünü Fiat’a satmak durumunda kaldı. 1963 yılında Fiat son derece cazip bir teklif sundu. Ancak Ferrari’nin yarış takımının başına geçme isteğini kabul etmediler. Böylece ilk hamle sonuçsuz kalmış oldu.
Birkaç yıl daha dayanmaya çalışan Ferrari, 1969 yılında hisselerin yarısını Fiat’a vermeyi kabul etti. 1988 yılına gelindiğinde şirketin yüzde 90’ı Fiat’ın eline geçmişti. 1990’larda Fiat’ın hisselerin bir bölümünü İtalyan bankası Mediabanco’ya satmasıyla artık Ferrari birden fazla kullanıcının eline geçmiş oldu.
1984 yılında tüm zamanların en güzel tasarımlarından biri olarak gösterilen Ferrari Testarossa satış rekorları kırdı. Ferrari’nin 40. yılını kutlamak için özel olarak üretilen F40 Enzo Ferrari’nin en beğendiği model oldu. Bundan bir yıl sonra ise vefat etti. Enzo Ferrari’nin ölümünün ardından şirket daha profesyonel yönetilmeye başlandı ve hisselerin çoğunluğu da Fiat’ın elindeydi. 1992, 1994 ve 1996 yıllarındaki modelleri Ferrari’nin dünyanın en lüks spor arabası olarak isim yapmasını sağladı. 50. yıl için özel tasarlanan F50 ise sınırlı sayıda üretildi.
1999 yılında "F1 Takımlar Şampiyonu" ünvanını kazanan Ferrari, 2000 yılında da 21 yıl aradan sonra ilk kez "F1 Pilotlar Şampiyonluğu" unvanını kazandı. Art arda 5 yıl boyunca da bu başarısını sürdürdü. 2002 yılında sıradışı özelliklere sahip F2002 ile F1’de rakiplerine karşı üstünlük sağlayan Ferrari sezon bitmeden şampiyonayı kazanmayı kesinleştirmişti. Diğer takımların rekabet gücünü artırabilmek için Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA), F1’in kurallarında değişiklik yapmaya gerek duydu. Buna rağmen 2003 yılında takımlar ve pilotlar şampiyonluklarını elden bırakmayan Ferrari, 2004’te 18 yarışın 15’ ini kazanıp şampiyonlukları tekrar kazanarak üstünlüğünü perçinlemiş oldu. FIA’nın 2005 yılında kuralları bir kez daha değiştirmesi, Ferrari’nin şampiyonayı 3. olarak tamamlamasına neden oldu.
2004 itibariyle Ferrari’nin yüzde 56’sı Fiat’a, yüzde 15’i Mediobanca’ya, yüzde 10’u Commerzbank’a, yüzde 7’si Lehman Brothers’a ve yüzde 10’u ise Piero Ferrari’ye ait. F2004, otoriteler tarafından gelmiş geçmiş en iyi F1 aracı olarak kabul ediliyor. 2006, Ferrari’nin 60. yılı. Bu yıla özel tasarlanan F60 modeli ise "Enzo Ferrari" adıyla satışa sunuldu.
Bir araba devinin örnek alınacak öyküsü…
Ferdinand Porsche 1875′te Almanyanın Behemya kentinde doğdu.
Babası yoksul bir musluk tamircisiydi. Çocukluğunda babasının yanında, elinde tamir takım çantasıyla çoğu kez işlere gitti. Bu arada teknik işlere karşı merakı iyice arttı. Sadece iş zamanı değil, boş zamanında da teknik ve elektrik tamirleriyle uğraşıyordu.
Liseyi bitirdikten sonra Teknik Üniversite’ye gitmek istedi, fakat kaydolamadı. Dinleyici öğrenci olarak dışarıdan derslere katıldı. Büyük bir dikkâtle dersleri dinleyen Porsche ileride pahalı ve kaliteli bir araba üreteceğini nereden bilebilirdi ki? Bugün bile Türkiye’de en meşhur, en elit ve en pahalı arabalardan biri porsche marka otomobildir. Kaldı ki Wolkswagen tipi kaplumbağa arabalarını çizen de, motorundan bujisine ve şekline kadar üreten de aslında Ferdinand Porcshe’tur. Kaplumbağa, halk arabası olarak Hitler’e mal edilir. Hatta bu arabaların dizaynını Hitler’in çizdiği söylenir, fakat bu büyük bir yanılgıdır.
Porcshe’ta otomobil merakı ta genç yaşlarda başladı. Elektrik motorları üreten bir firmada iş buldu. Orada 2 yıl çalıştıktan sonra, o zamanın tanınan Şirketi Lohner otomobil şirket’inde çalışmaya başladı. Burada kendi tasarımı olan otomobilini yapma fırsatı yakaladı.
Elektrik motorunda iyice uzmanlaşan Porcshe, istenildiği tarzda yerleştirilebilen dingilli elektrik motoruyla çalışan otomobil üretti. Paris fuarında kendi ürettiği bu tarz otomobilleri sergilediğinde herkes hayran kaldı. Lohner- Porcshe olarak tanındı bu otomobiller. Elektrik motorunu benzinle besleyen bir tür değişik motor üretince, motor takımındaki bir iki parçaya gerek kalmıyordu. Yine o dönemin meşhur şirketlerinden olan Daimler Otomobil Şirketi’nde çalışmaya başlayan Porcshe, uçak motorları dahil, ağır şavaş topları taşıyan araçlarda üretti.
Hitlerin araç danışmanlğını da yapan Ferdinand Porcshe, halkın satın alabileyeceği bir otomobil cinsi tasarladı. Hitler’in ona emrettiği tarzdaki arabanın koşullarını söyledi: 100 km hız 5 kişilik yer, 100 km’de en fazla 8 litre benzin tüketimi, 1000 markın altında satış fiyatı.
Wolks halk; wagen wagon (araba) yani halk arabası Wolkswagen ve böcek manasına gelen Porcshe otomobillerini üreterek bu alanda bir ilki yarattı.
Alman Nasyonel Sosyalist Partisi’ne üye olup, oradan da SS’lere katılan ünlü Porsche otomobillerinin sahibi Ferdinand Porsche, askeri araç üretimi de yaptı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla buna ağırlık verdi. Alman devletinin en büyük Ulusal Onur Madalyası’nı aldıktan sonra profesör unvanı da kazandı. Tasarladığı Walkswagen’i, savaş cipi ve yüzer araç tiplerinde de üretti.
İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in yenilmesinden sonra Porsche tutuklandı. Fransız cezaevine kondu. Fakat bir şey gözden kaçıyordu. Bu adam Yahudiydi. Hitlerin danışmanı olmasına ve SS’lere katılmasına rağmen bu adam bir Yahudiydi. Bu yüzden olsa gerek binlerce zavallı masum insanların, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı cayır cayır yakılmasına rağmen Porsche kefaletle serbest bırakıldı. 65 yaşına geldiğinde kendini otomobil fabrikasına adadı. Oğlu Ferry de kendisine yardım etti. İlk spor arabasını da piyasaya sürdü bu arada. Şu an Porsche işletmelerinin merkezi Stutgart olarak bilinir. Yine aynı şehirde, Stutgart’ta 75 yaşında öldü.
Ferdinand Porsche, Hitler’in Partisi Nasyonel Sosyalist İşçi Partisi’ne üye olmasında hiçbir kastı olmadığını söylemişti. Yapılan katliamları da her defasında kendi imkanları dahilinde önlemeye çalıştığını, hatta yaşayanlar arasında buna şahit olanların bulunduğunu, sonuçta kendisinin de bir Yahudi olduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulunmuştu:
“Hiçbir zaman siyasetle uğraşmadım. Partiye üye olmamdaki sebep, araç üreticisi olarak danışman seçilmemdi. Sadece işime gücüme baktım. Bir kişinin dahi öldürülmesinden sorumlu değilim. Ben herkes için bir şeyler üretmeye çalıştım. Hiçbir zaman da Hitler’in yaptıklarını tasvip etmedim. Hiçbir zaman sami karşıtı (Antisemit) olmadım, olmam da mümkün değil. Çünkü ben de sâmiyim. Ben ülkem Almanya için çalıştım.”
Hazırlıyan: Ö. Faruk Reca
İşte size Google´nin başarı öyküsü...
1938 Yılıydı. AMERİKALI Matematikçi Edward Kasner mesai bitiminde evine geldi. Kapıda uzun zamandır göremediği 9 yaşındaki yeğenini görünce Kasner’in yorgunluğu bir anda dağıldı. Bütün sevgi Ve şefkatiyle yeğenine sarıldı. Yeğeniyle şakalaşan Edward sordu: “Söyle bakalım sana çok büyük bir rakam versem, onu tanımlayan bir kelime uydur desem, bana ne dersin ?”
Çocuk biraz düşündü sol gözünü biraz kırparak: “Googol!” dedi. Kasner bir anda bu kelimeye ısındı ve sempatik buldu. Böylece “10 Üssü 100 E” Googol adını verdi. UZUN BİR ZAMAN SONRA BAŞKA BİR MATEMATİKÇİ BENCE “10 ÜSSÜ 100 E GOOLPLEX” demek daha mantıklı ve hoş geliyor, dedi. Yeni isim çoğu kişi tarafından benimsenince artık böyle söylenmeye başlamıştı.
Aradan yıllar geçti. Stanford Üniversitesi Matematik Bölümünde okuyan Sergey Brin ve Larry Page öğrencilik yıllarında bu okulda tanışıp birbiriyle arkadaş oldular. İki arkadaş oldukça iyi anlaşıyorlardı. Onların ortak bir noktaları da derslerden aldıkları notların yüksekliğiydi. Okul arkadaşları ayrılmaz ikiliye “İki Kafadar” dahi diyorlardı.
Bir gün bu iki samimi arkadaş konuşuyorlardı.
“Biliyormusun Sergey ne düşünüyorum? Okulu bitirince birlikte iş kuralım. Beraberce bir çok şeyi başarırız ne dersin?”
“Haklısın Larry. Seninle aynı fikirdeyim…”
Nihayet okul bitti. Yeni mezun iki mühendis sektörde boşluk olan bir işi yapmak istediler. İnternette o sıralar arama motorları yetersizdi. Bu alan oldukça cazipti. Ama 2 gencin finansı sağlayacak yeterli birikimleri yoktu.
İki zeki adam bize kim yardımcı olur diye konuşurlarken? Akıllarına çok parlak bir fikir geldi. Kendileri fibi Stanfod mezunu olan amerikalı bir işadamına gitmek… Bu adam varlıklı ve bilişim sektörünün Öncülerinden ANDY BECHOLSHEİM’di.
Ona projemizi anlatalım, şansımızı deneyelim. Anlatmakla ne Kaybederiz? diye kendi aralarında fikir yürüten iki arkadaş soluğu ünlü iş adamının evinde aldılar. Fakat defalarca ona ulaşamadılar.
Bir gün iki genç umutsuzca yine Mr. BECHOLSHEİM’ı sorarlarken arkalarından gelen bir ses “buyurun benim” dedi.
Şaşırdılar günlerdir konuşmak için çabaladıkları adamın karşılarındaydılar. Fırsatı değerlendirip 15 dakika boyunca nefes almadan anlattılar.
“Bitti mi?”
Gençler elleri boş Döneceklerini anlayıp, üzgün bir yüz İfadesiyle…
“Evet efendim, bitti!” dediler.
Mr.BECHEOLSHEİM sözü aldı: “Konuşmlarınız bana çok inandırıcı geldi. Şimdi size 100.000 dolarlık bir çek imzalıyorum. Haydi gerçekleştirin söylediklerinizi!”
Çok sevinerek işe koyulan iki genç ilk olarak kendileri de “Matematikçi” oldukları için, dahi bir matematikçinin anısına ; onun bulduğu “Googol” adında karar kıldılar. Daha sonra siteyi “Goolplex” diye adlandırmak onlara daha hoş geldi. Daha sonra ise telefuzdaki zorluk nedeniyle “Google” olarak değiştirilen site günümüzde “bir numaralı” arama motorudur.
Kaynak : Özgür ŞAHİN - 18 Temmuz 2006
-
Arkadaşımızdan alıntıdır....
" Kaldı ki Wolkswagen tipi kaplumbağa arabalarını çizen de, motorundan bujisine ve şekline kadar üreten de aslında Ferdinand Porcshe’tur. Kaplumbağa, halk arabası olarak Hitler’e mal edilir. Hatta bu arabaların dizaynını Hitler’in çizdiği söylenir, fakat bu büyük bir yanılgıdır."
........
Bu araç Hitler'e mal edilir çünkü gerçekten Hitler yaptırmıştır.
Fakat dizaynını Hitlerin'in çizdiği konusunda bir iddiayı ilk defa duydum.
Bu çok meşhur bir hikayedir.
Kitabin yazarı nasıl oldu da bunu atladı şaşırdım.
Hitler çölü geçecek bir araca ihtiyac duyar.
Bu arac kesinlikle susuz çalışacaktır.
Çünkü çölde su bulma ihtimali yoktur.
Ve bizim tospiş bu talep üzerine yapılır.
Hitler çölü geçer.
Savunmasının aksine Porche ;
binlerce yahudinin ölümünden sorumludur.
Bu nedenle önce Avrupa'nın, daha sonra da tüm dünyanın en gözde otomobili olmayı başarmıştır.
Acaba kaç tane Yahudi Porche kullanıyor???
-
kraljames biraz sana muhalefet yapmış gibi olmak istemem ama MERCEDES'in araba markası adı olmasının sebepi ilk mercedes arabasını yapan şahsın kızının adı olması. sözluk anlamı zafer anlamına geliyo olabilir ama arabaya verilme sebepi kızının adı olması. "BKNZ discovery channel FİVE GEAR"
-
Gaziantep İl Temsilcisi
cok güzel paylaşimlar arkadaşlar teşekurler devamını beklerız....
-
nuwamda adlı üyeden alıntı
kraljames biraz sana muhalefet yapmış gibi olmak istemem ama MERCEDES'in araba markası adı olmasının sebepi ilk mercedes arabasını yapan şahsın kızının adı olması. sözluk anlamı zafer anlamına geliyo olabilir ama arabaya verilme sebepi kızının adı olması. "
BKNZ discovery channel FİVE GEAR"
Abicim inan ki ben böle bilmiyodum isterseniz linki verim sizde bakın:
http://www.milliyet.com.tr/2005/01/23/pazar/yazalt.html
AYDEMİR adlı üyeden alıntı
cok güzel paylaşimlar arkadaşlar teşekurler devamını beklerız....
Ben teşekkür ederim inşl devamı da gelecek
BEYMEN: Boyner Grubu'na ait olan bu markanin isminin geçmisi de
ilginç:Erkek giyimi üzerine bir üretim ve magazacilik yapma karari
verildiginde konu ile ilgili toplantiya katilanlarin hepsi erkek yani 'bey' imis.
Hem de marka o dönemde sadece erkekleri düsünerek konumlandiriliyor. Bir de global bir hüviyet kazandirm ak için Ingilizce adam anlamina gelen
'men' kelimesi ile birlestir ilerek Beymen markasi ortaya çikiyor.
SONY: ismi uzun bir çalismanin ardindan konulmustur. Ürün global
ölçekte tasarlandigi için bütün dünya dillerinde çok rahat söylenen bir
kelime aranmis ve Japonca'da günes anlamina gelen Sony kelimesin de karar kilinmistir.
FENDİ: Dünyaca ünlü elbise markasi olan Fendi ismi Izmirli bir levanten
aileden gelme.Atalari Izmir'de Efendizade ailesine mensup olan bu sahis,
Efendi kelimesinin basindaki ' e' harfini atarak Fendi markasini vermis
ürünlerine.
ENKA: Eniste ve kayinbirader unvanlarinin ilk heceleri
birlestir ilerek olusturuldu. Eniste Sarik Tara, kayinbirader de Sadi Gülçelik. Bu ikili 1957'de ENKA Kollektif Sirketi'ni kurarak müteahhitlik
faaliyetl erine basliyor.
K. V. K: 1993 yilinda kurulan K. V. K. Mobil Telefon Sistemleri Ticaret
AS, Türkiye'nin en büyük cep telefonu distribütörü. Kurucuları olan
Mehmet Emin Karamehme t, Murat Vargi ve Osman Kavala'nin soyadlarinin bas harfi biraraya getirilerek olusturulmus bir isim.
DYO: Durmus Yasar ve Ogullari Boya ve Vernik Fabrikalari A. S. nin
AKBANK: Adana-Kayseri Bankasi. Sakip Sabanci'nin geçmisi Babasi Haci
Sabanci'nin memleketi Kayseri'ye uzaniyor. Aslen Kayserili olmakla
birlikte is dünyasindaki devlesmeleri Adana'da gerçeklesti. Sabanci
ailesi 1959 yilinda Adana ve Kayseri'nin bas harflerin i birlestirerek Akbank'i kurdular.
ABBATE: Türkiye'de kalitesi ile taninan ve üst sinifa hitap eden bir
gömlek ve kravat markasi. Italyanca bir kelime. Italyanca'da zirvedeki adam ve basarili isadami anlamina geliyor.
YUMATU: Bir televizyon markasi. Ilk planda herkesin aklina Sony ya
da Yamaha gibi bir Japon markasi çagrisimi yapmasina ragmen bir Türk
markasi. Açilimi Yusuf, Mahmut ve Tuncer kardesler .
VAKKO: Vitali ve Alber adli iki kardesin isimlerinin bas harflerini
ve Hakko soyadinin 'kko' kismini birlestirerek olusturdugu bir marka.
YIMPAS : Yozgat Ihtiyaç A.S Maddeleri Pazarlama Anonim Sirketi'nin
kisaltilmis hali.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)