Merhaba
Bu haftasonu da artık gelenekselleşen tarihi mekan gezilerimizden birini yaptık. Şanlı bir tarihi olan ünlü Hieropolis Kastabal Örenyerini ve tüm dünyaca önemi olan Hitit uygarlığının önemli bir yerleşim yeri olan Karatepe Açık Hava müzesini gezdik. Gezi arası molamızda da pikniğimizi yapıp yemeklerimizi yedik. İşte fotoğraflarla gezi raporumuz.
Fotoğraflar: %90 Fuut (Fuat) ve %10 Ben
Geziye Katılan Arkadaşlarımız
Makine (Hasan) + Fuut (Fuat) - Suzuki DL650 V-Strom
qrar (Erhan) + BUnReCU (Burcu) - Keeway Supershadow 250
fevri (Murat) - Keeway Supershadow 250
tequ (Mali) - Zongshen ZS 200GY
ahmetnr (Ahmet) - Mondial
Özden - Mondial
ahmet10aran (Ahmet) - Trex 150 Scooter
msoysarac - Elite 100
Cem - Zealsun 125cc
airman (Ahmet Sami) - Kanuni 150C
Savaş - Honda CBF150
Her zaman olduğu gibi kulüp önünde buluştuk.
Racingçi iki arkadaş geliyor.
Sabah sohbetleri
Bu sırada Burcu yeni bir arkadaşla oldukça samimi yakalanıyor.
Keyfim yerinde
Bu sırada yoldan oldukça sevimli bir köpecik geçiyordu sevdik oynadık.
Artık yola çıkma vakti geldi ve motorlara atlayıp Ceyhan'daki arkadaşlarımızla buluşmak için hareket ettik. İşte yoldan kareler.
Murat'ın (fevri) motorunda ufak bir sorun çıktı Ceyhan gişelerinin orda durduk. Sorun çözülmesede yola devam etmemizi engelleyecek bir durum değildi.
Durduğumuz yerden Ahmet'i (ahmetnr) aradım ve yolda olduğumuzu söyledim. Tekrar yola koyulduk ama Murat'ın motosikleti gene problem çıkarttı ve tekrar mola verdik. Mola yerinde de ilginç pozlar verdik ve fotolar çektik.
Bu koyun sürüsü otoban'ın hemen yanında otluyor. Yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Nereye bakıyor bu adamlar?
Sonunda Osmaniye gişelerinde Ceyhan grubu ile buluştuk. Akabinde Osmaniye içinde eksik malzemeleri tamamlamak için bir markete uğradık.
Malzemeleri aldıktan sonra ilk durağımız olan Kastabala'ya doğru yola koyuluyoruz.
İşte Hieropolis Kastabalaya vardık. Motorlarımız park ettik ve ören yerini gezmeye başladık.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim. Böylece bölge hakkında da doyurucu bilgiyi okumuş olursunuz.
Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/Bodrumkale (Hieropolis)-Kastabala
Ceyhan Nehri'nin kuzeyinde Kesmeburun ile Bahçeköy arasındaki küçük ovaya hakim olan bir kaya çıkıntısı üzerinde Bodrum Kalesi adını taşıyan bir Ortaçağ kalesi yükselmektedir. Kale Adana'ya 110 km. uzaklıkta, Osmaniye'yi Aslantaş Barajı ve Karatepe-Aslantaş açık hava müzesine bağlayan yol üzerindedir. Buradaki antik kentin kalıntıları bugün halen kalenin çevresinde görülebilmektedir. Bu antik kentin adı ancak 19. yy. sonunda burada bulunmuş olan antik yazıtlar sayesinde Hieropolis- Kastabala olarak belirlenebilmiştir. O zamandan beri çeşitli uluslara mensup araştırmacılar Kastaba'nın anıtları, yazıtları ve sikkeleri ile ilgilenmişler ve bu araştırmalar sayesinde antik kentin tarihini aydınlatmak mümkün olabilmiştir.
Bugün Kastabala örenyerinde görülen kalıntılar tamamen Roma Devrinden kalmadır. Kastabala'yı Karatepe'ye bağlayan asfalt yoldan M.S. 200 yılları civarında inşa edilmiş olan 300 metre uzunluğundaki sütunlu cadde görülmektedir. Bu cadde kalenin bulunduğu kayalığın yanından geçip asıl yerleşme bölgesini oluşturan arkadaki vadiye iner. Bu vadinin yukarısında yer alan terasta çok sayıda yazıtlı heykel kaidesi bulunmuştur. Buradan vadiye kadar uzanan düzlük alan stadyum idi. Bunun biraz ilerisindeki yamaçta oldukça iyi durumda kalmış olan tiyatro görülmektedir. Tiyatronun karşısında Roma Devrinden kalma bir hamamın kalıntıları vardır. Ayrıca M.S. 5./6.yy. lardan kalma iki kilise yapısı da dikkati çekmektedir. Bunların biri sütunlu caddenin hemen yanında olup, yapımında Roma İmparatorluk Devri yapılarından sökülen mimari parçalar kullanılmıştır. Kentin çevresinde çok sayıda mezar yapıları ve kaya mezarları görülmektedir. Kentin su ihtiyacı Ceyhan Nehri'nin doğu yakasında bulunan Karagedik Köyü civarındaki kaynaktan karşılanıyordu.
Kastabala'nın tanrıçası Perasia'nın çok eski dinsel bir merkez olduğu anlaşılan ülkesi çok genişti. Bu ülke kuzeyde bugünkü Karatepe ve Bahadırlı köyleri, güneyde kıvrım kıvrım kıvrılan Ceyhan (antik Pyramos) Irmağı'nın suladığı zengin ve verimli ovaya yayılıyordu.
Hieropolis-Kastabala'nın kutsal bir merkez olduğunu vurgulamıştık. Amasya'lı Strabon'a göre, Kastabala' da Artemis Perasia' nın kutsal tapınağındaki rahibe dinsel törenler uyarınca yaptığı uzun danslar sonunda vecde gelirdi, Rufailer örneği kızgın közler üzerinde oynamayı sürdürür ve vecdin zirvesinde elindeki meşaleyle tapınaktan dağa, Ceyhan'ın koyaklarına, ormanlık tepelerine doğru kaçardı. Gene Hellenistik ve Roma İmparatorluk Çağında Perasia şerefine burada kutsal Pan-Hellenik yarışmalar düzenlenirdi. Sikkelerde, kenti temsil eden kule-başlıklı kadın başının önünde, kutsal kentin sahibesi tanrıça Perasia'nın simgeleri olan meşale ve çam ağacı bulunuyordu.
Strabon'un sözünü ettiği Kastabala'nın tanrıçası Artemis Perasia Kubaba'dan başkası değildir. Kastabala kült yerinin önceleri sanıldığından çok daha eski olduğu ve tanrıça Kubaba'nın onun sahibi olduğu açığa çıkmıştır. Kubaba, Kybele olarak bildiğimiz Anadolu'nun ana tanrıçasının eski adıdır. Kaynaklarda bu ada ilk defa M.Ö. 1800'lerde Asur Kolonileri Döneminde Kültepe arşivlerinde ve Hititlerin başkenti Boğazköy'deki (tarihi Hattuşaş) M.Ö. 1500-2000 arasına tarihlenen kral arşivlerinde, diğer tanrı ve tanrıçaların adları arasında rastlanır.
Hitit İmparatorluğu'nun M.Ö. 1200 sıralarındaki çöküşünden sonra, Kargamış Son Hitit Çağında Hitit aleminin bir çeşit başkentiydi. Kubaba onun ana tanrıçası olmuştu ve "Kargamış Kraliçesi" olarak biliniyordu. Bu dönemde Kubaba kültü daha büyük bir hızla yayıldı. Domuztepe'de bu külte ilişkin kabartmalar vardır. Frigler tarafından benimsenen tanrıça Kubaba'yı Pessinus'ta ve Sard'da görüyoruz. Tanrıça heykeli M.Ö. 204' te Roma'ya taşınmış ve Palatium'a yerleştirilmiştir. Grek-Roma döneminde Artemis Perasia diye tanınır.
Son Roma Çağında M.S. 5.yy. da Karatepe ve Düziçi yörelerinde zeytinyağı üretiminde bir patlamaya tanık oluyoruz. Bu yörede adım başı zeytinyağı üretiminin göstergesi olan pres taşlarına, masere kalıntılarına; 7-10 km. aralıklarla da renkli taban mozaikli bazilikaların, tapınakların izlerine rastlanır. Zeytinyağı büyük bir olasılıkla önce Hieropolis-Kastabala'da toplanıyor, oradan da İssos körfezinin limanlarına indiriliyor olmalıydı.
Roma Çağından kalma Hieropolis-Kastabala'da gerek Roma valilerine gerekse, o dönemde kurulan bağımsız krallıklara ait birçok yazıt ve sikke bulunmuştur. Bu bağımsız krallıklar Kastabala'da yaklaşık M.Ö. 17 yılına kadar hüküm sürmüşlerdi. Aralarında en önemlisi ve nam bırakanı Tarkondimotos I ile Philopater II idi. Bu krallar kendi adlarına sikke basmışlardı. Bir ülkenin bağımsızlığı kendi parasının varlığı ve bu paranın geçerli olmasıyla ölçülür ve kanıtlanırdı.
Grup iştahla sütunlu yoldan yürüyor.
İşte Bodrum Kale.
Ekip tarih kokan mekanı en ince ayrıntısına kadar gezmekte.
Bazilikadan geri kalanlar.
Fuat ve Ben
Çevreden manzaralar
İşte kaya mezarları.
Ören yerindeki tiyatroya varıyoruz.
6 kişilik gösteri.
Tiyatro koltukları ve merdivenleri. Muhteşem işçilik.
Hieropolis Kastabalayı gezdikten sonra tekrar motorlarımıza atladık. Yemek yiyeceğimiz ve sonrasında gezeceğimiz açık hava müzesinin bulunuğu Karatepe'ye doğru yol almaya başladık. İşte yol manzaraları.
Sonunda Karatepe mesire yerine vardık. Motorlarmızı park edip acıkan karnımızı doyurmak için hazırlıklara başladık.
Erhan hemen ateş yakma işini eline aldı. Diğerleride sucuk, kola servisi vs ile uğraşmaya başladı.
Burcu hepimizi şaşırttı. Sanırım çok acıkmıştı Özden'e ayrıca teşekkür ediyorum. Sucuk yığınını düzene sokup pişirilir hale getirdiği için. Et konusunda 1 numara
Toplantısı erken biten Ahmet Sami bey (airman) ve arkadaşı yanımıza gelebildi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca yanında bölge ile ilgili yazı bulunan dergiyi de yanında getirerek tarihe ve bilgiye olan hassasiyetini bize sundu. Tekrar teşekkürler.
İşte hazırlanmış sucuk, sosiz ve salam yığını
Bu arada Mali (Tequ) Fuat'ı kızdırmış. Fuat'da almış sopayı eline ver Allah ver yapıyor.
İşte muhteşem manzara ve beraberinde soframız.
Bencil Fuat uçurduğu sosisi pişirirken. Ateşi ilk kullanan arkadaşımız oluyor. Daha sonra linç ettik ama insanlara saygı gereği yayınlamıyorum o fotoları
Ahmet ateşi hararetlendiriyor.
Off off sucuklara bak. Bir Adana'lıya yapılacak en kötü şeylerden birisi et yedirmemektir. Öldür daha iyi
İşte Adana MT.
Mali yanımda kuzu kuzu yemeğini yiyor.
Nasıl bakmışım Özden'e. Sucukları fena sahiplenmişim
Yemekler yendi insanlar canlandı. Fuat ben kross yapacam diyince Mali kıramadı motorunu verdi. Fuat'da nereyi bulduysa çıktı. Tabi bunu gören diğer arkadaşlarda aksiyona ortak oldular. İşte o anlar.
Aksiyon sonrası ortalığı toplayıp müzenin yolunu tuttuk.
İşte müzedeyiz. Daha girişte eserlerle karşılaşıyoruz.
Müzeye büyük katkısı olan. Nerdeyse herşeyi yapan insan. Prof.Dr. Halet ÇAMBEL.
Görevli harita üzerinde müzeyi anlatıyor.
Erhan doğa manzaralı pozuyla.
Çevreden manzaralar.
Manzara ile Fuat.
Evet artık eserleri geziyoruz. Ama öncesinde Karatepe hakkında da bilgi vermek istiyorum.
Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/OSMANİYE-KARATEPE-ASLANTAŞ GEÇ HİTİT KALESİ
Karatepe-Aslantaş; Adana (bugün Osmaniye) İli, Kadirli İlçesi sınırlarında M.Ö. 8. yüzyılda, yani Geç Hitit Çağında, kendisini Adana Ovası hükümdarı olarak tanıtan Asativatas tarafından, kuzeydeki vahşi kavimlere karşı bir sınır kalesi olarak kurulmuş, Asativadaya diye adlandırılmıştır. Kalenin batısında, güney ovalardan Orta Anadolu yaylasına geçit veren bir kervan yolu, doğusunda Ceyhan Irmağı (Pyramos), bugün ise Aslantaş baraj gölü yer almaktadır. Yüksek kulelerle donatılmış T-biçimli anıtsal iki kapı binası kale içine açılıyordu. İki kule arasından, üstü açık bir geçitten sonra bir eşiğin arkasında bazalttan mil yatakları içinde dönen anıtsal ahşap bir kapı aşılarak bir sahanlığa, bunun yanında iki yan odaya, gene sahanlıktan da kale içine giriliyordu. Güneybatı kapı binasının iç tarafındaki kutsal alanda çifte boğa kaidesi üstünde Fırtına Tanrısı'nın boy heykeli yer alıyordu. Kapı binalarının iç duvarları bazalt bloklara işlenmiş arslanlar, sfenksler, yazıtlar ile günün inanç ve yaşayışını sergileyen kabartmalardan oluşan duvar kaplamaları ile donatılmıştır. Bugüne kadar bilinen Fenike ve Hiyelogrif (Luvca) yazı sistemlerindeki en uzun çift dilli metin birer kere her iki kapı binasına; Fenikece 3. bir örneği de kutsal heykel üzerine işlenmiştir. Böylelikle, Fenike metninin okunabilmesi sayesinde, henüz tam anlamıyla çözümlenmemiş olan, Anadolu'da M.Ö.2.bin yılının başlarına kadar geri giden hiyerogliflerin nihai çözümüne olanak sağlayan bir anahtar ele geçmiş oldu. İşte bu yüzdendir ki Karatepe-Aslantaş yazıtları Mısır hiyerogliflerinin okunmasını sağlayan ünlü Rosetta taşına benzetilmiş, uluslararası bir üne kavuşmuştur. M.Ö. 2. bin yılda Anadolu'ya hakim olan, başkenti bugünkü Boğazköy (tarihsel Hattuşaş) olan Hitit İmparatorluğu M.Ö. 1200 yıllarında "deniz kavimleri" baskını sonucunda parçalanıp dağıldıktan sonra, Torosların güneyinde Malatya, Sakçagözü, Maraş, Kargamış, Zincirli gibi bazı krallıklar kurulmuş, bunlar daha sonra, çeşitli aşamalarda Asurluların eline geçmiş yağmalanmışlardır. Asativatas'ın hükümdarlığı işte bu döneme rastlar. Kurduğu kale de büyük olasılıkla Asurlular tarafından M.Ö. 720 sıralarında Salmanasar V, ya da M.Ö. 680 yıllarında Asarhaddon tarafından yakılıp yıkılmış ve terkedilmiştir.
Astivatas'ın Seslenişi
Ben gerçekten Asativatas'ım
Güneşimin adamı, Fırtına Tanrısı'nın kulu
Avariku'sun büyük kıldığı, Adanava hükümdarı
Beni Fırtına Tanrısı Adanava kentine ana ve baba yaptı ve Adanava kentini ben geliştirdim
Ve Adanava ülkesini genişlettim, hem gün batısına, hem de gün doğusuna doğru.
Ve benim günümde Adanava kentine refah,tokluk, rahatlık tattırdım, ve Pahara depolarını doldurdum
Ata at kattım, kalkana kalkan orduya ordu kattım, herşey Fırtına Tanrısı ve Tanrılar için,
çalımlıların çalımını kırdım.
Ülkede kötü olanları ülke dışına attım
Kendime bey konakları kurdum, soyumu rahata kavuşturdum ve baba tahtına oturdum, bütün krallarla barış kurdum.
Krallar da beni ata bildiler, adaletim, bilgeliğim, ve iyi yüreğim için.
Bütün sınırlarımda güçlü kaleler kurdum, kötü kişilerin, çete başlarının bulunduğu sınırlarda;
Mopsos evine boyun eğmeyenlerin hepsini ben , Asativatas, ayağımın altına aldım.
Buralardaki kaleleri yok ettim, kaleler kurdum ki Adanavalılar rahat ve huzur içinde yaşaya.
Gün batısına doğru benden önceki kralların alt edemediği güçlü ülkeleri alt ettim.
Ben Asativatas, bunları alt ettim, kendime kul ettim ve onları ülkemin gündoğusuna doğru, sınırlarımın içine yerleştirdim.
Ve günümde Adanava sınırlarını gün batısına, gerekse gün doğusuna doğru genişlettim.
Öyle ki, önceleri korkulan yerlerde, erkeklerin yola gitmekten korktukları ıssız yollarda, günümde kadınlar kirmen eğirerek dolaşmaktadır.
Ve benim günümde bolluk, tokluk, rahat ve huzur vardı.
Ve Adanava ve Adanava ülkesi huzur içinde yaşıyordu.
Ve bu kaleyi kurdum ve ona Asativadaya adını vurdum,
Fırtına Tanrısı ve tanrılar beni buna yönelttiler, ta ki bu kale Adana ovasının ve Mopsos evinin koruyucusu olsun.
Günümde Adana ovası topraklarında bolluk ve huzur vardı,
Adanava'lılardan günümde kılıçtan geçen kimse olmadı.
Ve ben bu kaleyi kurdum, ona Asativadaya adını vurdum.
Oraya Fırtına Tanrısı'nı yerleştirdim ve ona kurbanlar adadım; yılda bir öküz, çift sürme zamanı bir koyun, güzün bir koyun adadım.
Fırtına Tanrısını takdis ettim, bana uzun günler, sayısız yıllar ve bütün kralların üstünde büyük bir güç bahşetti.
Ve bu ülkeye yerleşen halk öküz, sürü, bolluk ve içkiye sahip oldu, dölleri bol oldu, Fırtına Tanrısı ve tanrılar sayesinde.
Asativatas'a ve Mopsos evine kulluk ettiler.
Ve eğer krallar arasında bir kral, prensler arasında bir prens, hatırı sayılır bir insan Asativatasan'ın adını bu kapıdan siler, buraya başka bir ad yazar, bunun ötesinde bu kente göz diker ve Asativatas'ın yaptırdığı bu kapıyı yıkar, yerine başka bir kapı yapar ve ona kendi adını vurursa, aç gözlülük, kin ya da hakaret amacıyla bu kapıyı yıkarsa, o zaman Gök Tanrısı, Yer Tanrısı ve Evrenin Güneşi ve bütün tanrıların gelen kuşakları bu kralı, bu prensi ya da hatırı sayılır kişiyi yeryüzünden sileceklerdir.
Yalnızca Asativatas'ın adı ölümsüzdür, sonsuza dek,
Güneşin ve Ayın adı gibi.
Muhteşem manzara eşliğinde gezmeye devam ediyoruz. Ağaçların içinde ilerleyen yol büyüleyici.
İkinci kısımdaki eserleri geziyoruz şimdide.
Muhteşem güzellikteki yoldan motorlarımızın yanına gidiyoruz.
Müzeden ayrılıp tekrar yola koyuluyoruz. Artık eve dönme zamanı. Önce Osmaniye'ye uğrayıp yakıt ikmali yapıp sonrasında otobana girip Adana ya dönüyoruz.
Sulama barajının orda kısa bir fotoğraf molası
Sonunda Osmaniye'ye vardık. Benzin ikmali yaptık. O sırada Ahmet'in arka tekerleğinden acayip bir ses geldiğini fark etti. Kontrol ettiğimizde arka zincir dişli somununun gevşediğini gördük ve gerekli müdahaleyi yaptık.
İşte muhteşem yazılar
İşte otobandayız
Ceyhan ayrımında artık vedalaşma vakti gelmişti. Ceyhan'lı dostlarımızla son sohbetimizi yapıp onları yolcu ettik ve tekrar yola koyulduk.
Yoldayız
Sonunda Adana'ya vardık ve birşeyler içmek için kulübe uğradık.
Gezimizi böylece noktaladık.
Öncelikle geziye katılan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Harika bir zaman geçirdik. Tekrarını dilerim. Sabah çocuğu rahatsızlandığı için gelemeyen ancak bize piknik için yiyecek getiren Teknikhoca'ta teşekkürü borç bilirim. Diğer tüm arkadaşlara da katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Başka bir gezi raporumuzda görüşmek ümidiyle.