Merhaba arkadaşlar, 18-26 Temmuzda yaptığım ilk uzun yol motor gezimi sizlerle paylaşmaktan onur duyarım!..
Toplam 2700km. 9 gün süren gezimizin ilk gününde İstanbul-İzmit-Sakarya-Bilecik-Kütahya-Afyon-Burdur üzerinden Pataradan Antalyaya giriş yaptık ve planladığımız gibi geceyi orda geçirdik. Bu ilk etap 825km./15 saat sürdü. İşte resimler;
Afyon civarında lastik basınçlarını kontrol etmek istedim. Evhamlıyım biraz sanırım. Gezi boyunca en fazla 1-2 bar düştü basınçlar genel olarak diyebilirim.
Patarada yemekten sonra küçük bir akşam yürüşü.
Boncuk uykuda. Tatlı tatlı rüyalar görsün
Ertesi sabah hızı bir kahvaltı ve doğru Patara sahili. Giriş ücretli yada müze kart ile girebiliyorsunuz. Biz tarihi eserleride gezeceğimiz için müze kart aldık. Kişi başı 20TL.'ye bir yıl boyunca tüm türkiyedeki müze ve ören yerlerini bu kartla ekstra ücret ödemeden gezebiliyorsunuz. Tabi o bölgenin belediyelerine ait ören yerleri hariç.
Geniş kumsaldan hoşlananlar mutlaka görmeli. Beni pek sarmadı çünkü taşlık yada kayalık yerlerden denize girmeyi daha çok severim.
Kısa bi deniz keyfinden sonra ver elini Kalkan ve işte havuzun duruluğu aratmayacak bir deniz kalitesi.
Zaman kaybetmeden KAŞ'a geçiyoruz. Malum Üçağız'a daha yolumuz var ve özellikle bilmediğim yollarda motorla gece yolculuğu yapmaktan pek kaçınırım. Motorun ve aşırı sıcakların yorgunluğunu atabileceğimiz ve denize girebileceğimiz bir yeri şıp diye buluveriyoruz
Ve nihayet Üçağız köyü. Burası kekova adasının karşısında (anakarada) konaklayabileceğiniz bir sürü pansiyon olan küçücük bir köy. Ama köy demeye bin şahit lazım. Bizim köyde bakkal bile yok
Kekovaya gelinirde batık kenti, masmavi koylarını görmeden gidilirmi diyoruz ve tekne turuna çıkıyoruz. Tabi bu kentin denizin altındaki bölümünü görmek daha doğrusu görememek bir hüsran oldu ama artık yapacak bişey yok. Teknenin altında camlı bir böümden aşağı bakıp bişiler görmeye çalışıyoruz ama televizyondakiler kadar açık ve net bişiler göremedim hiç.
Kekova adası ve Kale
Tekne turundan sonraki hedef olimpos. Bol bol denize girip yorulduğumuz için aradaki koyları ve güzel mekanları transit geçiyoruz. Tekne turunda yeni arkadaşlar ediniyoruz. Olimpostan üçağıza tekne turuna gelmişler. Akşam olimposta görüşmek üzere ayrılıyoruz ve olimposda buluşup akşam sahil sefası yapıyoruz.
Ertesi sabah kano turu. Her tatilde olmazsa olmazımdır kano.
Kano turundan sonra akşam hava kararmak üzereyken beldibine varıp hemen bi pansiyon bulup yerleşiyoruz. Yemek ve üzerine bir buz gibi efes ekstra ve tabiki yine sahilde
Ertesi gün Antalya Merkezdeyiz. Antalyaya girince tabelalarda tesadüfen Düden şelalesi diye bir yer olduğunu okuyoruz ve pansiyona yerleştikten sonra soluğu orda alıyoruz. Serin ve ferah bir yer.
Sonra Konyaaltı plajı
Boncuk akşam serinliğinde günü yorgunluğunu atarken
Sahilde canlı müzik ve hoş bir akşam yemeği.
Ertesi sabah pansiyon terasından kale içi manzaraları. Antalyanın en eski yerleşimi kaleiçiymiş. Dar sokaklı sakin bir muhit.
Aspendos, Dünya'nın en iyi korunan antik tiyatrosu.
Sidede kaldığımız pansiyon. Süslemeler ve tercih edilen renkler hoşumuza gitti.
Manavgat şelalesi.
Eşim fahri fotoğrafçılık yapıyor
Burda manavgat şelalesinden akan suya ayarlarınızı sokabileceğiniz güvenli bir yer yapmışlar. Su buz gibi 5dk.dan fazla durabileceğimi sanmıyorum. Zaten klima gibi ortamı serinletiyor. Rüzgar çay yatağı tarafından esince bi serinlik çarpıyor teninize. Aksi yönden esincede klasik sıcak nemli hava hissi
Side orta plajı ve yine tarzım olan kayalık sahilimi buldum.
Uyanık yengeçler bizi gördükleri gibi kayalardaki o küçücük deliklere saklanıveriyorlar.
Apollo tapınağı kalıntıları.
Tam hayallerimdeki gibi bir yelkenli.
Eeee birazda medeniyet canım her akşamda sahilde içecek değiliz ya
Sidedeki antik tiyatro. O kavurucu sıcağın altında hala kazı çalışmaları sürüyor.
Dayanamadım birde gündüz gözüyle resmini çekeyim dedim. Nede olsa resim çekip hayal kurmak bedava :(
Tarihi kalıntılarla denizin iç içe olmasıda ayrı bi hava katıyo bence.
Alanayadayız. Damlataş mağarası. Burada sıcaklı ve nem yaz kış hiç değişmezmiş. Liman inşaatı sırasında tesadüfen bulunmuş.
Öğle yemeği zamanıııı.
Alanya kalesinden manzara süper.
Esas yüksekliği sandalın ne kadar küçüldüğünü görünce farkettim.
Polis abilerimiz uygulamada. Tabiki herşeyimiz tam. Şükür hiç sürat cezasıda yemeden bitirdik yolculuğumuzu. Birer sigara içip yol hakkında uyarılarımızı alıp, bir hatıra resmi çektiriyoruz.
Sessiiz Sakiin Anamur sahilleri. Sakinliği tam bana göre.
Dikkat Deniz Kaplumbağası yuvasıdır tarzında bir uyarı. O kadar bahsi geçiyor ama kano turunda sanırım bir tane görebilidim sadece.
Antik Anamur şehri.
Anamur Mamure kalesinin önündeki küçücük bi su bendinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan tatlı su kaplumbağaları.
Mamure kalesi.
Eski çağlardan kalma küçük bir top bir el arabası ve bir su şişesi. Su şişesinin 1500 yıllık olduğu tahmin ediliyor :D
Pazar sabah artık dönüş zamanı. Saat altı civarında yola koyuluyoruz ve Ermenek civarında bir yayla köyünde sabah kahvaltısı yapma şansı buluyoruz. Börek yapalım dediler pide geldi. Onlar börek diyolar heralde
Başlarda bol yayla manzaralı olan dönüş yolculuğumuz Karaman-Konya-Ankara-Bolu üzerinden 1030km ve bol bol molalarla 19 saat sürdü.
Konyaya uğrayıpda mevlana türbesine uğramak olmaz dedik ama saate bakınca sadece manzarasında yemek yiyip yola devam ettik.
Başka bir gezi raporunda görüşmek üzere, tekeriniz düz bassın