kroscu01, efendy_iso, ustacık1973, XT.600, murti06, ozgr, VaScO1925, mete_han, tr.davutak, CBF150, pozitif_man, Endurocu01, blackberry, hepinize teşekkür ederim arkadaşlar..
06bluedragger, bu artık evladiyelik oldu benim için.. bunun yanına kardeş bir Dr350 gelmesini hayal ediyoruz..
4. Gün; 30 Haziran 2007
17-30'u arası olan 50 dereceye varan sıcaklar biraz hafiflemişken, Selçuk'a kadar durmadan geliyorum.. Daha önce Ege-Akdeniz gezisi yaptığım arkadaşım Olympos'ta eşiyle birlikte balayında.. Onlarla beraber yudumlamak için çok sevdiğim Şirince Karadut aromalı şarabı alıp, uyku tulumumun içine sıkıştırıyorum.. Efes'i daha önce gezmişliğim var, Kuşadası da öyle olduğundan ikisine de uğramadan Aydın üzerinden Muğla'ya doğru yola devam ediyorum..
Önümden çok sağıma soluma bakarak ilerlerken, zeytin ağaçlarının arasında Mağara girişine benzer taş yapı dikkatimi çekiyor, merak işte duruyorum.. Motorla oraya gitmeye çalışıyorum ama yol ayak yolu.. Zeytin ağaçlarına komşuluk eden taşlar tarih kokuyor..
Dikkatimi çeken şeyi buluyor ve içine dalıyorum.. keşfettiğim şey SU oluyor.. açıkçası Türkiye'nin kuraklık çektiği, derelerin kuruduğu, barajların eksildiği bir dönemde, kurak bir arazi içinde ve yol kenarına yakın bir yerde SU ile karşılacağımı hiç ummuyordum.. Tabii bir boş şişe, kullanılmış sünger ve o arazide göremeyeceğiniz bir hayvanat olan Kurbağa?yı da unutmamak gerek!..
Aslında tabela resimlerini sevmem ama ne zaman nerede olduğumu not tutmak yerine fotoğraf çekmek bana daha pratik geliyor... Başka bir anlamı yok benim için...
Bu asfalt motosikletler için yapılmış gibi, benim minik sıcağa rağmen şimdilik keyifli.. Telefonum da araç şarjına sürekli takılı, zira şarj tutmama gibi bir sorunu var..
Yükseklik yönünden Avrupa da 1., Dünyada ise 5. sırada yer alan, Silindir ile sıkıştırılmış betondan yapılan Çine Barajı... Bu gördüğünüz, 300 trilyon harcanmasına karşın bitmemiş çileli baraj tam 42 yaşında.. Aslen çine çayının taşkınlarını önleme amaçlı olarak, su ihtiyacı ve elektrik üretimi için 1966 yılında başlanmış yapımına.. yıl 2007... 2010 yılında bitmesi planlanıyormuş.. "Yeni şartlarla, yeni bir dünya kurulur. Türkiye bu dünya da yerini bulur" sözlerinin sahibi ve kucağına oturtulduğumuz ülkeler gelip geçiyor aklımdan.. şşşt kuzu sus, yola devam...
...evet evet, benimde aklıma tıpkı sizin ki gibi "ne gazlanır bu yollarda" diye geçti.. ama yola devam etmeliydim.. yoksa gerçekten çok cezbedici bir kıvraklığı var toprak yolların
Çine'nin mitolojideki efsanesi de Apollon ile Midas arasında geçiyor.. Efsane şöyle: Tanrıça Athena bu vadi içinden akan derenin kenarında dolaşıp kaval çalarken sudaki aksinde yanaklarının şişkin olduğunu görmüş. Aksini çirkin bulup fırlatıp atmış kavalı. Kavalı bulan Marsyas zamanla öyle güzel çalmaya başlamış ki, ünü her yeri sarmış. Müzikte kendisini rakipsiz gören Tanrı Apollon'a kafa tutar hale gelmiş. Apollon Marsyas?ı yarışmaya davet etmiş. Kral Midas ta hakem olmuş. Marsyas kavalı daha güzel çalmasına rağmen yenik ilan edilmiş, ama kıskançlığını yenemeyen Apollon Marsyas?ın derisini yüzdürmüş, Midas?ın kulaklarını eşekkulağına dönüştürmüş. Ama sonradan yaptığına pişman olup Marsyas?ın bedenini ırmak haline getirmiş. İşte antik adıyla Marsyas, bugünkü adıyla Çine çayı böyle oluşmuş.
Sanki bu kayaları birileri misket gibi yuvarlayıp üst üste getirtmişçesine ilginç durması garip.. Seramikte kullanılan "potasyum felspad" madeninden, bu kayaların dibinde sakladığı 275,000 ton rezerv bulunmakta imiş..
Mitolojik efsaneden sonra yönümü gerçek bir olay sonrası dilimizden düşmeyen Ormancı türküsü'nün kaynağı olan ?Belen Kahvesi 8 km? tabelasına döndürüyorum...
Kuraklığın vurduğu derelerden, yeşili bol, rengarenk çiçeklerle dolu olan yolların arasında, Belen Kahvesi yazılı kahverengi tabelalar ile yolumu buluyorum.. Gps denen teknolojik alet yok
Kuraklık dedik ama yol üstünde rastladığım ikinci su kuyusu.. Bu öyle gizli saklı değil.. alenen ortada ve ucuna bağlı bir kova ile orada öylece duruyor..
Ormancı Türküsünde; "çıktım belen kahvesine, baktım ovaya" sözündeki ovadan yol alırken kahveye doğru, gözüm güneyden gelen kara bulutlara takılıyor.. Yağmurun sel olup akacağı belli..
Çıktım Belen kahvesine...
Baktım ovaya...
Bay Mustafa çağırdı,
Dama oynamaya...
Ormancı da gelir gelmez
Yıkar masayı...
Olayın Hikayesi
Yakılan Türkü'nün sözleri..
Olayla ilişkili kişiler ve akrabalar
Kahve'nin içerisinde bulunan "Hatıra Defteri"... sürekli Muğla Türküleri ve Ormancı Türküsü çalan mekanda, türküler eşliğinde hatıra defterine dilediğinizi yazabilirsiniz.. Bunlarda yazılanlar dan örnekler...
yorgunluk çayımı yudumladıktan sona yavaş yavaş hareketleniyorum..
yol boyunca en temel gıda olarak aldığım besin öğesi.. Türkiyenin çeşitli yörelerinde bulunan Teyzelerimin yaptığı gözlemeler.. Bunlar da Muğla daki teyzelerim ;)
yağmur düştü düşecek, yağmurluklar giyiliyor..
Gökova ya kadar sel baskını hızında yağmur altında yol aldım.. Kask ve montun içinde sıcaktan bunalan bana çok iyi geldi.. Gerçi kask'a çarpan yağmur taneleri öyle hızlıydı ki, çıkan sesten dolayı bir an kafamı boş teneke kutusu sandım... Bu kadar hızlı yağan yağmur altında hiç bu kadar km gitmemiştim.. yıllar önce yağmur altında gittiğim 21 saatlik istanbul-izmir seferini saymazsak...
Bu abimizin balları kendi üretimi.. Biraz sohbet sonrası hediye ettiği balı çantama koyup, taşucun da kahvaltı da tüketmiştim.. sağolsun..
Tam hızımı almış, yağmur dinmiş, pistin son km'lerindeyim derken kırmızı bayrak havada!..
Durmak zorunda kalıyorum.. solladığım bütün araçlar arkamda pervane oldular..
Bir çok noktada sel baskını yapan şiddetli yağmur, burada yolun çökmesine neden olmuş.. inceden geçiyim diyorum ama izin alamayınca, görevli arkadaşlarla sohbet muhabbet ediyoruz..
Güzelim ormanların yanmasına sebep olanlar utansın.. Gökova da çıkan yangından arta kalanlar.. Bu arada şimşekler birer birer çakmaya devam ediyor..
Ortaca ya doğru yaklaşırken sağımda gördüğüm ağaçların arasındaki mekan beni cezbediyor.. meraktan dalıyorum içeri.. Fotoğraf için izin isteyip bir kaç kare çekiyorum...
Tavus kuşlarını doğa da serbest olarak ilk burada gözlemliyorum.. Sesleri gerçekten ürkütücü..
Yağmurun altında masumca duran motorumun bana yaptığı süpriz ile irkiliyorum..
"Arka Lastik Patlak"...
Kürşat abinin uyarısıyla İzmir'den çıkmadan Kipa dan aldığım bisiklet pompasına iş düşüyor..
Gücümün yettiğince şişiriyor, Ortaca girişinde yardım sever bir ortacalı sayesinde lastikçinin cep telefonuna ulaşıyorum.. Arkadaş dükkanı kapatıp denize gitmiş, 1 saat beklemek zorundayım.. Acıktığım aklıma geliyor, köftecide karnımı doyurarak vakit geçiriyorum..
Bizim yanık lastikçi de denizden geldi.. Fitil ile patlağı 2 dk da halletti ancak fitil in yanlış bir çözüm olduğunu sonradan öğreniyorum.. 3 mm'den fazla olmayan tüm patlakları içten yama ile tamir edilmesi, fazla olan durumlarda ise lastiğin değiştirilmesi gerektiği söylenmekte... (Kaynak Bkz. http://www.dodexpress.com/lastik/alt/lastik_tamiri.html )
Göcek Tüneline varıyorum..
2006 yılına kadar Göcek'e ulaşmak için Göcek Geçidi olarak bilinen oldukça dar ve virajlı bir yolu geçmek gerekmekteydi.. 2006 Haziran ayında yani ben geçmeden bir sene önce, hizmete giren 980 metre uzunluğunda ki Göcek tüneli ile ulaşım son derece kolaylaşmış.. Ayrıca bu tünel ülkemizde yap-işlet-devret modeli ile yapılan ilk tünelmiş.. Geçiş 2 YTL
Ben 2 YTL vermeyi tercih ediyorum, zira karanlıkta kamyon ve tırlarla 125cc'lik bir motorla muhattap olmak biraz riskli.. Kastamonu EC şenliğine giderken, x bir tünelin içinde durarak çektiğim resimden sonra akıllandım.. Artık tünellerin içinde durarak resim çekmiyorum
Fethiye de dükkanı bulunan ve online motorsiklet parça satışı yapan EC üyesi MotoStyle Gökhan'ın yanına varıyorum.. Cross yaparken yaşadığı düşüşten dolayı ayakta kırık var ancak iki tekerden vazgeçmemiş, Bisiklet ile tek teker yaparken yakaladım
Dükkanda biraz sohbet, bot denemelerinden sonra çadır kuracağım Ölüdeniz'e doğru yola çıkıyorum..
Yol üzerinde Jandarma kontrolü, henüz 1 gün geçmiş olan Muayene'yi göstererek bu seferlik affediliyorum..
Deniz mesafesine inmeden sol tarafta bulunan düzlük o yorgunlukla gözüme 5 yıldızlı otel mekanı gibi görünüyor, saat 01:00 civarı..
Benimle aynı zamanda gelen komşularım var, onlar da uzun yoldan gelmiş, arabalarının farıyla koca çadırlarını kurmaya çalışıyorlar...
Komşularım gece yemeğine davet ediyorlar.. hemen çadırımı kurup, bu davete dahil oluyorum..
TekiL, Ay ışığı çadırımın içine vuruyor, deniz gözlerimi açtığımda tam karşımda olacak şekilde kurduğum manzaralı çadırımda, yorgunluktan sızıp kalıyorum..
...yarın harika bir manzaraya uyanacağım!..
Tooo Beee continueeed (Devaaam Edeceeek...)