YBR125'lerle Marmara ve Kuzey Ege 1200 km. Bölüm-1 Edirne
Reklamlar
-
Gezimize önceden karar verdiğimiz halde Hasan Usta'nın motorsuzluğundan ve benim yurtdışında olmamdan bu zamana kaldı. Gerçi pekde geç kalınmış sayılmaz. İlk fırsatta yıllık iznimi alıp apar topar Hasan Usta'yada bir YBR bulma çalışmaları ve müteakibinde bulduğumuz motora hızlı bir bakım ve eksik giderme çalışmasıyla yola çıkmaya hazır hale geldik. Güzergah konusunda yaptığımız derin ve hararetli tartışmalar sonunda, bizden önce gezmiş site ahalisinin gezi yazılarından feyz alarak İstanbul'dan çıkıp önce Edirne oradan Keşan Erikli güzergahı, Gelibolu ve Şehitlikler, Çanakkale'de karar kıldık. Daha sonrası için kararı Çanakkale'de vermek üzere yola koyulduk. Çanakkale'ye varınca Truva, Aleksandria Troas, Apollon Smintheion, Gülpınar, Assos, Küçükkuyu, Altınoluk, Güre, Akçay, Zeytinli, Edremit, Balıkesir, Bandırma ve feribotla İstanbul deyip geziyi bitirdik. Bu arada bu merkezlere yakın hemen hemen bütün tarihi ve doğal güzellikleri olan yerleri belediyelerden ve turizm danışma bürolarında aldığımız brosürler vasıtasıyla gezdik. Fotoğraflar ve açıklamalarıyla bizim çok zevk aldığımız gezimizi sizede yaşatmaya çalışacağız.
Bizim yol arkadaşlarımız ve gezi boyunca her türlü kahrımızı çekip bizi hiç üzmeyen 125 cc.'lik pehlivanlar.
İlk molamız otobanda bir kamyon konağı.
Edirne'ye varınca gönüllü rehberimiz Selçuk'la buluştuktan sonra ilk durağımız Selimiye Camii oldu. Sultan II. Selim' in emri üzerine Mimar Sinan tarafından Kıbrıs' ın fethiyle elde edilen ganimetlerle eski sarayın baltacılar koğuşunun bulunduğu yerde yapılmıştır. 1568 - 1574 yıllarında tamamlanan Selimiye Camii Osmanlı-Türk mimarisinin en büyük eseridir. Üçer şerefeli dört minaresi vardır. Her minarenin yüksekliği 79,89 m.' dir. Kubbesi 31,28 m. çapında olan Selimiye Camii' nin Harim tarafındaki minarelerin şerefelerine ayrı ayrı yollardan çıkılabilmektedir.
Caminin iç avlusunda abdest alıp caminin o muhteşem mimarisini içieriden görmek için içeri girdik.
Muazzam kubbesi ve işlemeler görülmeye değer güzellikte.
Soldaki rehberimiz Selçuk, sağda bizim Hasan Usta, arkada Mihrab ve fotoğraf makinesinin arkasındakide bendeniz Niyazi.
Burada paçaları sıyrılmış olarak minberin görüntüsünüde bozan kişi yine ben Niyazi.
Caminin müezzin minberi ve genel görünüşü hayran olmamak elde değil.
Biraz sanatsal bir yaklaşımla çekilmeye çalışılmış minare görüntüsü.
Tunca Nehri ve bir gerdanlık edasıyla üzerinde duran tarihi taş köprü.
Hemen ilerisinde aynı güzellik ve ihtişamda Meriç Nehri ve köprü.
Meriç Köprüsü:
1842’de Abdülmecit zamanında yapımına başlanan ve 1847’de bitirilen köprü, Edirne - Karaağaç yolunda, Meriç Nehri üzerinde yer alıyor. Meriç Köprüsü; 263 metre uzunluk, 7 metre genişlikte, 13 ayak üzerinde 12 sivri kemerli olup yanlara doğru eğimli özellikler taşıyor. Mermer yazıtlı köşkü olan köprünün kubbesinde daha önceleri güneş motifi olduğu biliniyor
Doğa harikası Meriç Nehri'nin hoş bir görüntüsü.
Ağaçların bir tünel gibi gölgelediği Söğütlük yolu.
Edirne'nin eski tren garı şimdiki Trakya Üniversitesi Rektörlük Binası.
Rektörlük Binası bahçesindeki Lozan Anıtı.
Gar Binası olması sebebiyle buharlı bir lokomotif binanın ön tarafında gara girer durumda.
İkinci gün Erikli'den bir denize uzanan orman görüntüsü.
Edirne Gelibolu yolu üzerinde Saroz Körfezi' tepeden görünüşü.
BÖLÜM -2
************************************************** *****
Erikli'den ayrıldıktan sonra Çanakkale Yolu'nu takip ederek orman ve Saroz Körfezi manzarası içinde Gelibolu'ya geldik. O binlerce vatan evladının can verdiği kutsal alana girince içimde bir hüzün boğzımda bir yumruk oluştu. İnsanın toprağa basarken bile acaba bir şehidin kabrine basıyor olabilirmiyim diye içi titriyor. Gelibolu Yarımadası üzerinde bulunan hemen hemen bütün şehitlikleri gezip fotoğrafladık. Bunlardan bir kısmını sizinle paylaşacağız. Elimizden geldiğince hikayelerinide fotoğraflara eklemeye çalışacağız.
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
M.Akif ERSOY
Akbaş Şehitliği. Yol üzerinde ilk şehitlik Akbaş Şehitliği. Çanakkale Harbi'nde en büyük hastanelerimizden biri burada bulunuyormuş. Şirketi Hayriyye vapurları burada hastane olarak kullanılıyormuş. 1915 Temmuzunda yasak olmasına rağmen uzaktan top ateşina tutulmuş ve Halep Vapuru'ndaki yaralı askerler ile çadırdaki yaralılar şehit edilmişler.
Kocadere Hastane Şehitliği. Bu şehitlikte cepheden hastanelere gelen ve kurtarılamayarak ölen kayıtlı 1353 şehit yatıyor.
Kabatepe Tanıtım Merkezi'nde Mehmetçiğe Saygı Anıtı.
Kanlı Sırt. Bölgenin hikayesi fotoğrafta yazıyor.
57.Alay Şehitliği. Çanakkale Harbi'nde 57. Alayın en fazla şavaştığı ve tamamen şehit olup hiç ayrılmadan 13 Ağustos 1915 günü Ramazan Bayram namazını kılıp çarpışarak şehit oldukları yer.
Mehmet Çavuş Şehitliği. 20. Alayın 7 Mehmetler mangası da denen bir askeri birliği komuta eden Biga'lı Mehmet Çavuş ve arkadaşlarının yattığı yer.
Conk Bayırı. Kuzey Cephesi'nin en kanlı çarpışmalarının yapıldığı ve Atatürk'ün cep saatinin vurularak ölümden döndüğü yer. Yeni Zellandalılar'ın en büyük anıtı da burada. Türk Ordusu 9200 şehit vermiş. Düşman kuvvetlerininde 12000 kayıbı var.
Çanakkale Şehitler Abidesi. 253000 şehidimiz adına yapımına başlanmış ve boğazın asla geçilemeyeceğini sembolize eden anıt.
Fransız Mezarlığı. Morto Koyu denen bu geniş kumsal Fransız birliklerinin çıkarma alanı ve en büyük Fransız mezarlığı.
Seddülbahir İlk Şehitler Anıtı.
Seddülbahir Limanı.
Yahya Çavuş Şehitliği. Yahya Çavuş 63 arkadaşı 21 saat boyunca 3 alay düşman birliğine karşı burada destan yazmış.
Şahindere Şehitliği. Güney Cephesi sargı alanı olarak kullanılan bölgede 1969 şehit yatıyor.
Soğanlıdere Şehitliği. 152. Tümen seyyar hastanesi burada kurulmuş. Yaralı olarak gelip ölen 600 şehit var.
Seyit Onbaşı Anıtı. 276 kiloluk mermiyi tek başına topa sürerek Fransız Ocean Gemisini tek başına batırmış.
BÖLÜM 3
************************************************** *
Şehitlikleri ziyaretimiz akşam 20.30'a kadar sürdü. Finali Kilitbahir Kalesi ile yapıp geceyi geçirmek üzere feribotla Çanakkale'ye geçtik. Ertesi sabahki programımız Truva Antik Şehri, Aleksandreia Troas Antik Şehri ve Apollon Smintheion Tapınağı eğer vakit kalırsa Assos ve Behramkale olacak. Sabah erken öğrenci lokantalarından birinde kahvaltımızı yapıp yola düştük.
İlk durağımız Truva Antik Şehri oldu.Homeros'un İlyada Destanı'na konu olan bu aşk ve savaş şehrine Helena ile Paris'in aşkına şahitlik etmek için geldik. Tarihin en büyük savaş hilelerinden biri olan tahta atla gezimize başladık.
Truva Efsanesi: Truva'nın "Tahta at" efsanesini hepiniz bilirsiniz. Truva harabeleri, Çanakkale merkez ilçesi Hisarlı köyü yakınında ilk çağlarda kurulmuş ünlü bir şehirdir. Kral Priamos devrinde, Priamos'un yakışıklı oğlu Paris, bir gün Sparta Kralı Menelaos'a konuk olur. Kralın karısı güzel Helena'yı kandırarak, bir gece gemisi ile Truva'ya kaçırır. Bu olayın peşinden, Sparta Kralı Menelaos, ağabeyi Agamemno'nun komutasında güçlü bir orduyu Truva üzerine gönderir. Truvalılar, sağlam kal'asında savunmaya geçerler. Sparta - Truva savaşı aralıksız on yıl sürer. Spartalılar, Truva'ya bir türlü giremezler. Sonunda bir hiyle düşünürler. Tahtadan kocaman bir at yaptırır, içine gizlice en güçlü savaşçılarını doldururlar. Atın ayakları altında ayrıca, tekerlekler vardır. Bunu yaptıktan sonra bütün ağırlıklarını toplar, memleketlerine dönüyorlarmış gibi gemilerine binerek denize açılırlar.
Bu durumu, kal'anın burçlarında seyreden Truvalılar sevinç çığlıkları atarak, dışarı çıkar, tahta atı, bir savaş ganimeti olarak, şehre getirirler. O gece şenlikler düzenlenir, herkes çılgınca eğlenir, içer, sarhoş olarak, şehre getirirler. Gece yarısından sonra bütün askerler sızar, bir köşeye çekilirler. İşte bu sırada tahta atın içindeki savaşçılar çıkar, nöbetçilerin üzerine atılırlar. Ötede, pusuda bekleyen Spartalılar da Truva'ya üşüşürler. Birkaç saat içinde Truva şehri Spartalıların eline geçer.
Truva'dan çıkıp Geyikli üzerinden Yükyeri İskelesi yolunu takip edip sahil boyundan Aleksandreia Troas Antik Şehrine ulaştık.İ.Ö. 4 yy.da Büyük İskender'e atfen komutanı Antigonos Monoftalmos tarafından kurulmuş. Hatta rivayete göre Sezar'ın kenti ziyaret ettiği ve burayı başkent yapmayı da düşündüğü söyleniyor. Bazı kaynaklara göre İmparator Konstantin'in Konstantinapolis'i yani İstanbul'u buraya kurmayı düşündüğü söyleniyormuş.
Heredos Atticus Hamamı günümüze ulaşabilen en büyük hamamlardan biriymiş. 19. yy.daki bir depreme kadarda kullanıldığı söyleniyor.
Sahil boyunca epey bir yol aldıktan sonra içlere doğru girip Apollon Smintheion Tapınağı'nı aramaya başladık. Yıkadığı halısını kurutmak için yol tabelasını kullanan turizm elçisi ablamızın halısını kaldırınca aradığımız yeri bulabildik.
Burayıda bitirip resimlerimizi çektikten sonra yolumuza devam edip Gülpınar' a vardık.
BÖLÜM 4
**************************************************
Şirin bir kasaba olan Gülpınar'da biraz gecikmiş olna öğle yemeğimizi yedikten sonra rotamızı Assos Behramkale yönüne çevirdik. İlk olarak dik parke taşlı ve bol virajlı yoldan Behramkale'ye çıkıp kuşbakışı çevreyi seyrettik. 2. Murad (Hüdavendigar)'ın kalenin hemen yanıbaşına yaptırdığı camiyi ziyaret ettik.Yol boyunca köylülerin kurduğu tezgahlarda yöresel ürünler ve elişleri vardı.
Kaleden inip parke taşlı dik bir yoldan dolaşarak aşağıya deniz kıyısına Assos'a indik. Limanı ve coğrafi olarak büyümeye müsait olmayan yapısıyla eski taş evlerin butik otel olarak işletildiği çok şirin bir yerdi.
Assos'tan ayrılıp Küçükkuyu'ya doğru yola çıktık. Güzergah olarak yeni yapılan İzmir Yolu'nu değil eski sahil yolunu tercih ettik. Yol boyunca pansiyon, motel, çay ve piknik bahçelerinin kampinglerin arasından geçerek ve güzel deniz havasını içimize çekerek Küçükkuyu'ya vardık. İlk iş Belediye Binası'na gidip broşür aldık ve limandaki çay bahçelerinden birine oturup nerelere gidebilirizi tartıştık. Zeus Altarı'na çıkmaya karar verdik. Homeros'un İlyada Destanı'nda burası Tanrı Zeus'un Hera'yı görüp aşık olduğu yer olarak anlatılıyormuş. Küçükkuyu'yu tepeden gören muhteşem bir manzaraya sahip bir yer.
Bu bölgedeki ikinci durak Başdeğirmen oldu. Mıhlı Çayı üzerinde Rumlardan kalma eski bir değirmen ve tarihi taş bir köprüsü olan yeşilliğin alabildiğine yoğun olduğu çok güzel bir yer. Mıhlı Çayı vadiden gelirken şelalelerden akıp göletler oluşturup bir doğa harikası sunmuş. Mesire yeri ve değirmenin işletmecisi Ömer Baba'da Mıhlı Çayı gibi cömert bir kişilik. Hoşsohbeti ve misafirperverliğiyle bizi kendine hayran bıraktı. Geceyi Ömer Baba'yla birlikte ağaçların arasında açık havada geçirdik.
Başdeğirmen'e gidebilmek biraz zor oldu ama vardıktan sonra gerçekten değdi. Küçükkuyu Belediyesi broşürlerinde bölgenin gezilebilecek yerleri arasında gösterdiği Başdeğirmen'in yolu ile ilgili bir çalışma yapmamış. Dere yatağından motorlarımızla geçerken bayağı bir zorlandık. Bu arada Ömer Baba su yolu üzerine kurduğu bir çark ve alternatör sayesinde kendi elektriğinide kendi üretiyor.
Sabah Ömer Baba'yla vedalaşıp yolumuza devam ettik. Teşekkürler Ömer Baba...
BÖLÜM 5
***********************************************
Başdeğirmen'den ayrılıp sahili takip ederek Altınoluk'a geldik. Kahvaltı faslı ve sahilde çay faslından sonra belediyeye çıkıp broşürlerimizi aldıktan sonra güzergah belirledik. Bundan 14 yıl önce geldiğim küçük kasaba ile şimdiki Altınoluk arasında ciddi bir beton yoğunluğu farkı vardı. İlk olarak tavsiyeler uyup Manastırhan'ı görelim dedik. Manastırhan eski bir yapının restore edilip otel olarak işletildiği zeytinlikler içinde şirin bir yer. Ama aynı şirinlik işletme için geçerli değil. Binanın dışından bile fotoğraf çekmemize izin vermeyen ve üslubu hiç turizm işletmecisine yakışmayan, hatta neredeyse dışarıda yolda olduğumuz halde bizi kovmaktan beter eden yetkili bayanı kınıyoruz. Bu zihniyetle turizm olmayacağını bilip sadece tesise bakarak insanların tercih kullanmayacağını öğrenemezse o emeğe yazık olur.
Bir sonraki durağımız Pınarbaşı fakat Pınarbaşı'na varmadan yolda Patlakçınar Ağlayan Şelale Piknik Alanı'nı gördük. Gezip görelim dedik. Çok fazla beklentimiz yoktu ama içeri girince karşımıza çıkan şey adeta cennetten bir köşeydi.
Vadi içine indikçe büyüleniyoruz.
Yerin işletmecisi Süleyman Bey hakikaten amatör bir ruh ve zevkle yerinden bahsetti. Hatta ziyaretçilerden birinin Patlakçınar'la ilgili yazdığı türküyüde bize seslendirirken tesisine duyduğu sevgi dana net anlaşılıyordu.
Piknik alanında çadır kurulabiliyor. Eğer çadırınız yoksa size çadır veriliyor. Yemek konusundada hizmet veriliyor. Hakikaten hoş temiz havalı huzur veen bir ortam kamp yapmak için ideal.
Yola devam edip Pınarbaşı'na geldik.
İçinde alabalık üretim tesiside bulunan yer görülmeye değer güzellikte.
Pınarbaşından ayrılıp Akçay'a doğru yolumuza devam ettik.Kazdağı'nın Efsana kızı Sarıkız'ın heykeli Akçay Limanı'nı süslüyordu.
Sarıkız Efsanesi: Edremit’in Güre Köyü’nde yaşayan Sarıkız çok güzel, güzel olduğunca da iyi yürekli, yardımsever bir kızdır. Bu özellikleri nedeniyle çekemeyenleri de çoktur. Yaşantısı çeşitli söylentilere yol açar.
Çıkarılan söylentiler babayı çok üzer, ama elinden bir şey gelmez. Sarıkız’ın önünde beş-on kaz katarak dağa bırakır. Orada yaşamını sürdürebilmesi iyi bir insan olduğunu kanıtlayacaktır. Sarıkız sessizce katlanır. Bir gün babası onu görmeye gelir. Dağa tırmanırken yorulur ve kızından su ister. Sarıkız’ın dağın tepesinden elini uzatarak körfezden tasını doldurup, kendisine uzatmasıyla adamcağız şaşkına döner. Kızının erdiğini anlar, öneünde namaz kılar. Ancak sırrının anlaşılması ile Sarıkız oracıkta ölür. Baba çok üzülür, oralardan gitmek üzere uzaklaşır. O da bir tepede can verir. Kaz Dağı adının bu söylenceden geldiği öne sürülmektedir. Dağın en yüksek doruğu “Sarıkız Tepesi”, babasının öldüğü yer de “Baba Dağı” olarak anılmaktadır
Akçay Limanı ve sahil boyu.
Bir sonraki durağımız Sütüven Şelalesi ve Hasanboğuldu. Kazdağı'nın bir başka efsanesine evsahipliği yapan bir cennet köşeside burası.
Hasanboğuldu Efsanesi (Sebahattin Ali'nin kaleminden) : Bugün olduğu gibi 1800’lü yılların sonlarında da Edremit pazarı Çarşamba günleri kurulurdu. Yörenin tüm köylüleri Çarşamba günleri Edremit’e gelir malını satar, ihtiyacını alırdı. Kazdağı’nın 1500 m. yüksekliğinde, Sarıkız zirvesinin eteğinde kıl çadırlardan kurulu yüksek obanın güzel kızı Emine de böyle bir Çarşamba günü Edremit pazarına iner ve Zeytinli Köyü’nün yakışıklı delikanlısı Hasan ile gözgöze gelir. Sevdalanan iki genç her Çarşamba günü buluşurlar. Emine, beş saatlik yoldan getirdiği sütü, peyniri, balı Hasan’a verir, bahçıvan olan Hasan’dan ihtiyacı olan sebzeyi alırdı. Pazar dönüşü birlikte Zeytinli Köyü’ne kadar yürürler, Emine oradan ayrılır ve daha dört saat sürecek olan zahmetli dağ yolundan obasına dönerdi.
Gençler evlenmeye karar verirler. Hasan’ın içgüveysi olarak obaya gitmesi söz konusudur. Onu babasız büyüten annesi oğlunun mutluluğu uğruna yalnız kalmaya razıdır. Emine’nin ailesi ise bu evliliğe karşı çıkar. Oba yörük obasıdır Emine de yörük kızı. Aile, Hasan’ın zor doğa şartlarına dayanayıp dayanamayacağını sınamaya karar verir. Sınav başarılı olursa Emine’yi istemiş olan obanın gençleri de yiğitlik gösteren Hasan’ı kabulleneceklerdir. Hasan annesi ile helalleşir, anlaşma gereği 40 okka (yaklaşık 60 kilo) tuz dolu çuvalı sırtlanır ve Emine ile obaya doğru yola çıkarlar. Önlerinde dört saatlik zorlu bir dağ yolu vardır. Bir saat sonra Beyoba Köyü’ne varırlar. Tuz Hasan’ın sırtını yakmaya başlar. İkinci saatte Sutüven şelalesine ulaşmışlardır. Yol dere içinde kaybolmuş, taştan taşa atlamak Hasan’ı yormuş, dizleri titremeye başlamıştır. Gökbüvet’e geldiklerinde Hasan’ın gücü biter ve yere düşer. Emine çaresizlik içinde Hasan’ı yüreklendirmeye çalışır, ancak Hasan ayağa kalkamaz. Emine’ye yalvarır, başka yerlere kaçmayı teklif eder. Emine ise katıdır, ailesine ve obasına söz vermiştir. Hasan’ın yakarışlarına yanıt vermez ve çuvalı sırtlayarak obanın yolunu tutar. Hasan ise ardından “beni bırakma, senin köyüne gelemiyorum, köyüme de dönemem” diye acı acı haykırır. Emine derenin uğultusuna karşın Hasan’ın umutsuz çığlıklarını hep duyar. Obaya vardığında çok pişman olur ve geri dönmek ister. Ancak ailesi gece vakti onu ormana bırakmaz.
Sabahın ilk ışıkları ile Emine, doğru Gökbüvet’e koşar ama Hasan yoktur. Annesine gider, Edremit’e koşar ancak kimse Hasan’ı görmemiştir. Bir daha obasına dönmeyen Emine kulaklarında Hasan’ın onu çağıran sesiyle dere boyunca mecnun gibi dolaşır durur. Günler sonra Hasan’a hediye ettiği çevreyi Gökbüvet’in çılgın suları içinde farkeder. “Yanına geliyorum Hasan” diyerek bu çevre ile kendini ulu çınara asar. O gün bugün Gökbüvet’in adı Hasanboğuldu, dallarını büvetin suları içine sallandıran çınarın adı da Emine Çınarı olur.
Artık gezimizin sonuna geldik ve Balıkesir Bandırma güzergahı ile İstanbul'a gelmek için için feribota geldik. Burada bir başka motor gezgini Eralp ve XL200 ile tanıştık. Gece yarısı Yenikapı ve eve dönüş.
Yeni geziler ve yeni memleket köşeleriyle tekrar birlikte olmak dileğiyle.
Reklamlar
-
Süper Moderatör (BBRR)
evet gerisini bekliyoruz
çok güzel bir gezi olmuş ellerinize sağlık
özellikle çanakkaledeki şehitlikler çok güzel anlatılmış ben okurken benimde boğazımda bir yumru düğümlendi size özendim ilk fırsatta bende buraları gezmek için bir proğram yapmaya karar verdim
[B][COLOR="DarkOliveGreen"]"İnanç, görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız kimsenin göremediğini görürsünüz"[/COLOR][/B] [B]A. Şerif İZGÖREN[/B]
-
Arkadaşlar ben daha ne diyeyim, yani nasıl ifade edeyim nasıl güzel bir gezi yapmışsınız tebrik ediyorum ama ama hani bölüm 4 den sonrası nerde ben kaptırdım geziye, resimlere. Merakla gerisini bekliyorum
GÖZLERDE YAŞ YOKSA RUH GÖKKUŞAĞINA SAHİP OLAMAZ
-
Gezi ile iligili daha detaylı ve bol resimli bir sayfa hazırlayabilirdim. Ama takdir edersiniz ki toplamda 260 resim ve bunlarla ilgili detaylar bir sayfaya zor sığar. Zaman içinde talepler doğrultusunda açıklayıcı ekler yapabilirim. Herkese iyi seyirler. Niyazi...
-
Hepsi şimdilik bu
Admin arkadaş bölüm 5 yazmayı unutmuş galiba. Vakit dar dı 5 günde bizden bu kadar yer oldu.
******************************************
Bu Mesaj Moderator tarafindan düzenlenmiştir.
altalta aynı içerikli veya ayrı içerikli mesaj atmak flood oldugu için yasaktır. Aklınıza sonradan bir şey gelirse postunuzun altında cevap yoksa önceki mesajınızda DEĞİŞTİR butonuna tıklayarak o mesajına ekleme yapınız... Flood içerikli mesajlar silinir. Tekrarı halinde kullanıcıda art niyet tespit edilirse forumdan uzaklastırılır...
- Forum admin ve yöneticileri kurallara uymayan mesajlari degistirme ve silme hakkina sahiplerdir.
- Foruma üye olan herkes Forum Kurallarını kabul etmiş sayılır.
- Şikâyetler için... info@motosiklet.net
- FLOOD= Arka arkaya atılan mesaj arada başka bir cevap olmadan aynı üyenin birden fazla mesaj atması
********************I**********************
bütün bölümler 1-2-3-4-5 bu başlıkta mevcuttur
-
tek kelimeyle.. maşallah
--
Kivanc Oskay
A Rh(+)
YBR125
34 AZ 5842
\"istikbal göklerdedir\"
-
tek kelimeyle süper anlatım v fotoraflar çok güzel önümüzdeki yıl bende böyle bir gezi yapmak için kolları sıvadım ellerinize sağlık çok güzel olmuş
0 rh(+) Rüzgarın hissetmek ve iki teker üzerinde olmak kadar keyifli ne var şu hayatta
-
güzel gezi + fotoraflar
-
allahın rızası için vatan uğruna şehit düşmüş evlatların mezarlarını ziyaret etmek her türk evladının hacca gitmeden oraları görmesi lazım derim her türk oraya gitmeli ve görmeli üzerinde yaşadığımız bu toprakların uğruna can veren tertemiz kalple yatıyor orada onlar ölmedi bilirizki ŞEHİTLER ÖLMEZ
-
Helal olsun cok guzel bir gezi çok guzel bir anlatım çok güzel emek verilmiş bir yazı abim oldugun için gurur duyuyor ellerinden öpüyorum iznimin yetmemesi yuzunden size katılamadığım için de üzüntü duyuyorum.
Motoiskletle gezi yapmanın birim sürede birim mesafe yol almak olmadığını gösterdiğin için de sana teşekkür ediyorum.
Aksam resimleri yerlestirmene yardimcı olurum diyip evden çıktıktan sonra gece eve gelelememi de affet.
Tüm sorumlu şişmandır.
-
5 güne sığdırılabilecek çok güzel bir gezi olmuş. Ellerinize sağlık.
Baş değirmene kadar gidip mıhlı şelalesini görmemeniz kötü olmuş oraya gidip buz gibi suyuna girmek lazım. Değirme Yürüyerek 5-10 km mesafede çünkü.
Bir günde en fazla kaç km yol yaptınız? Yorucu oldu mu? Konaklamaları nerelerde yaptınız?
Ayrıca elinizde erikli civarından daha çok fotoğraf varsa eklerseniz sevinirim merak ettiğim bir yer.
Gezilerinizin devamını bekliyorum....
Eren PALA
Siyah Fazer ' 06
-
Erikli ile ilgili bir kaç resim daha var. Erikli küçük bir yazlık kasabası. Daha çok orta sınıf dediğimiz yazlıkçılarımızın rağbet ettiği muhteşem denizi olan bir yer. Mıhlı Şelaleye çıkma konusuda yanlış yol denediğimiz için ulaşamadık. Ama bayağı bir yol da katettik. Fotoğrafların tamamı bu kadar değil.
Yorucu değildi. YBR ler beklediğimizden çok daha iyi performans sergiledi. Günlük ortalama yol hesabı yapmadık. Zamanı gezilecek yerler belirledi.
-
Merhaba,
Çok değerli arkadaşım Ömerciğim'in bilgilendirmesiyle gezi notlarına ve fotoğraflarına baktım, inan başka alemlere gittim ruhen beni çok etkiledi. Bu çalışmalardan dolayı ben çok mutlu oldum nedeni ise;
Ömer belki bilir, Motorsikletin şeytan icadı dedikleri bir zamanda motor hastalığına kapılan ben deniz bazı insan ve çevremle çok defa mücadele versemde kazanan aslında ben oldum. Yanlız hayatımda çok iyi bir motorum ve bir grubum olmadı. En özlem duyduğum şey ise sizin yaptığınız gibi uzun gezilere çıkmak, Kendimi doğaya vermek , işte sizin bu efsaneleri çıkarıp açıklamalarınıda yazmanız beni mest eden konulardan. Motorunuza sağlık.
-
-
Selcuk'cugum tesekkur ederim. Senin Jawa'yı bulmak için Emniyet istihbarat birimlerine kadar kameralı sifreli kapılardan aranarak geçişimizi hatırlıyorum. O da maceraydı. Sorununuz ney Motorumuz diyince adamların suratı ne biçim olmuştu.
Tosunum al bir motor gidelim diyecem. Ne güzel olur. Atarsın Regaib'i de arkana. Ya Allah.
-
güzel gezmissiniz.
anlatim ve fotograflar da mükemmel.
paylastiginiz için tesekkürler...
Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.
-
Fotograflar ve anlatım çok güzeldi. Ellerine sağlık teşekkürler ...
Eşini Seviyorsan, Onun (2 teker) Hayallerini de Seveceksin.
-
harika olmuş gezi böyle olur tebrikler.
-
+1
motorcu motorcunun arkadaşı,dostu ve kardeşidir
-
çok güzel ve harika bir gezi olmuş tebrikler
Dağlar ve yollar haydi ne duruyorsunuz bizi bekliyor endurocular
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler