Herkese merhaba,
Boş vaktimizi fırsat bilip, arkadaşlar ile bizim yazlığa, Akbük (Milas tarafına) doğru ufak bir yolculuk yaptık . Her zaman olduğu gibi, yine eğlenceli bir etkinlik oldu bizler için. Rotamız İzmir, Üçkuyular’dan başlayarak, Milas’a bağlı Kazıklı koyuna kadar devam etti. Tekerleklerimiz akşam 7 gibi dönmüş, akşam 10 gibi sonlandırılmıştır.
Yaklaşık olarak 180 kilometre olan yazlığımıza, son 100 km. de yakalandığımız yağmur ile sonlandırdık . Lafı fazla uzatmayarak, resimler eşliğin de etkinliğimizi paylaşmak istiyoruz .
Buluşma yeri olan evim’den sonra, Shell benzin istasyonuna giderek hem yakıt alıyor, hem de lastik havalarımızı kontrol ediyoruz.
Tüm kontrollerden sonra koyulduk yola. Yağmur Aydın taraflarına doğru daha önceden düşmüş. Aslında İzmir’den otoyola girmeden almıştık biz sinyali . Çünkü yola ilk çıktığımız sıralar da Bornova taraflarına yağmur düşmeye başlamıştı (aramıza Bornova’dan katılanlar var). Aydın otobanında ki Shell istasyonunu bilen bilir. Orada ihtiyaç molası vermek adına duruyoruz. O vakte kadar sadece ıslak zemin ile karşılaşmıştık.
Yağmur esintisiyle, açıkçası biraz üşüdük. Mola sırasında çaylarımızı yudumlayarak, içimizi ısıtıyoruz.
Bu fotoğrafta grenajlı motosiklet ile grenajsız motosiklet sürücüleri sanırım çok iyi bir şekilde anlaşılıyor.
Çaylardan sonra tekrar motosikletlerimize yöneliyoruz. Hareket ettiğimiz de, tünelden sonra yağmur bizi bekliyordu.
Yağmurdan dolayı yavaş süren yolculuğumuz yüzünden, Akbük’e 9.30 civarları varıyoruz. Daha 10 km. mesafemiz var. Fakat o mesafeyi gitmeden evvel, alış-veriş yapmak için mola veriyoruz.
Alış-verişten 15 dk. sonra sağ, salim yazlığımıza varıyoruz.
Aç olarak çıktığımız bu yolculukta, kardeşlerimin karınlarını doyurmak adına kendimi hemen mutfağa atıyorum. Tabii diğer herkes de bir işin ucundan tutuyor.
Etleri bir güzel tabağa dizdikten sonra tekrar mutfağa geçiyor ve makarna yapıyorum. O sıra goko sağ olsun, soğanları mangala yerleştirmiş.
Makarnayı karıştırmak adına Ahmet’i çağırıyor ve mangala el atıyorum. Gördüğünüz gibi, her şeye yetmeye çalışıyoruz.
Açlığa yenilmeye başlayan Murat, şuurunu kaybetmeye başladı. Ama Soner abisi kimseyi geride bırakmaz.
Açlıktan gözü dönen Murat, etleri beklemeden başlıyor soğanlara saldırmaya. Dayan mıro diyerek, alıyorum çatalı elinden. Ve diğer pişirdiklerimi ekliyorum.
Etleri koymadan önce, haşlanan makarnanın yanında buluyorum kendimi. Güzel bir salçalı makarna yaptıktan sonra, etleri yerleştiriyorum mangalımıza.
Akşam yemek sırasın da, daha fazla resim çekmiyoruz ve karnımızı bir güzel doyuruyoruz. O sıra Apo motosikletlerimizin oturuş pozisyonlarına bakıyor.
Akbük’e vardığımız da yağmur yoktu. Fakat evimizden yağmurun tekrar bize geleceğini görebiliyorduk. Motosikletlerimizi yağmur altında bırakmamak adına tahta buluyor ve pergulenin altına çekiyoruz.
Gece yağmurla karşılaşmamış olsak da, bulutlar bize selam verip geçiyorlar. İlk akşamımızı böyle noktalıyoruz.
Ertesi sabah kahvaltı için tekrar masaya oturuyoruz.
Kardeşlerime gözleme yaparken fotoğraflıyorlar beni. Ardından başlıyoruz kahvaltıya.
Kahvaltılar yapıldıktan sonra, yağmur yüzünden pislenen motosikletlerimizi temizlemek üzere girişimde bulunuyoruz.
İpone’nun zincir temizleme spreyi, gerçekten bir harika. Şiddetle tavsiye edilir. http://www.gungormotor.com/index.php...oduct&pid=1091
Apo sabırla hortum sırasının ona gelmesini bekliyor.
Apo sonunda alıyor hortumu eline.
Ahmet’te bir güzel temizliyor motoru.
Motosikletlerimizin temizliği en sonunda bitiyor.
Temizlik sonrası gururla poz vermeyi unutmuyorlar.
Artistik fotolar da yok değil .
Kedicik motorunu bularak bize poz veriyor.
Motosikletlerimizi yıkadıktan sonra biraz daha fotoğraf çekmek adına denize iniyoruz.
Motosikletler ile aşağı inerken olta takımlarını hazırlamıştık. Balıkları yoklamak adına biraz avlanmak istedik.
Artık yeter diyerek geri dönüyoruz. Balık var fakat tutmaya vaktimiz yok maalesef. Balık tutmamış olsak da, menümüz de ızgara levrek var. Öncesin de ızgarayı yakıyoruz.
Herkes yine bir işin içinden tutuyor. Mangal kıvama gelirken ben patates kızartıyorum. Diğer arkadaşlar hem salata yapıyor, hem de sofrayı kuruyorlar.
Apomuz da yemekler yapılırken aldığımız kestaneleri çizme işine soyuluyor.
Murat gözlerden kayıp. Nerede bu çocuk, yoksa kaytarıyor mu derken, en önemli işi yaptını gördüm; Mangallı yellemek .
Her şey hazır. Sıra geliyor balıkları mangala atmaya.
Balıklarımızı afiyetle yiyoruz.
Yemek sonrası kestanelerimizi de diziyoruz mangala. Bakın orada ne yazıyor? Siz zahmet etmeyin, ben söyleyeyim: MT .
Herkese saygılar.
DEVAMI GELECEK…