Gürcistan-Batum Motosiklet Festivali Hikayemiz
Reklamlar
-
BATUM MOTOSİKLET FESTİVALİ
Ramazan bayramının ikinci günü akşamı (20.08.2012) motosikletimi yıkadım, benzinimi aldım.
Bahçede sakin sakin yükümü yerleştirmeye başlamıştım ki evin kedisi çantanın içine girip oturdu.
Aceleyle o anı yakalamaya çalıştım ama hareketlendi.
21.Ağustos.2012 Salı
Sabahleyin motorum ve ben hazırdık.
Erken uyanmış olan annem beni uğurlarken yanına sokulan kedimizi kucağına aldı.
Benim fotoğrafımı da kediyle birlikte çek diye rica ettim annemden.
Veysi AYDURAN arkadaşımız Kawasaki Er5 ile buluşma yerimiz olan Pertek feribot iskelesine en erken gelenimizdi.
Ben ve artçım Arif KABAKLI Usta.
Doktor Hakan ÇAKMAK Honda Shadow ile tek,İşletmeci Muhlis Zafer BİLDİK Honda Transalp ile eşiyle katıldılar aramıza.
Elazığ'dan Pertek/Tunceliye geçmek için feribota yerleşiverdik.
Pertek'i geçip dağ yollarını aştıktan sonra
Tunceli yol ayrımında geniş yola çıktık nihayet. Benzinlikte küçük bir mola anı.
Baraj gölü bu güzel şehrimizi bir başka güzelleştirdi doğrusu. Sanki deniz kenarındayız.
Tunceli ilimiz görünüverdi uzaktan.
Kuytu Deredeyiz
Halk dilinde kutu dere olarak telaffuz edilen bu kuytu bölgeyi terör belası korkusuyla gündüz saatlerinde geçmeyi tercih ettik.
Kış aylarında çığ düşmesini önlemek amacıyla yapılan 21 adet tüneli birer birer geçiyoruz çok şükür.
Kuytu Dereyi bitirmiş, Erzincan yol ayrımına çok kısa bir mesafe kalmış iken kahvaltı molası verdik.
Zafer beyin Eşi Fatma BİLDİK Hanımefendinin evde hazırladığı kekler çok makbule geçti hani.
Sonrasında Erzincan merkeze girmeden Kelkit/Gümüşhane istikametine hareketlendik.
Yolculukta en kötü ihtimalle ikili gurup oluyor, göz temasımızı kaybetmiyorduk.
Veysi arkadaşlarımız küçük bir aksilik yaşamış, vites ayak kolunun yerinden çıkıp düştüğünü geç farketmiş.
Aslında ardından gelen Hakan ÇAKMAK düşen parçayı farketmese büyük bir aksiliğe dönüşebilidi.
Hakan düşen parçanın Er5'e ait olduğunu öğrenince geri dönüp bulmuş, denk gelen bir yerde biraz düzeltip yerine takmışlar.
Arkadaşlarımızı beklerken kavun molası vermiş olduk.
Gümüşhane üzeri yola devam ediyoruz.
Zigana Tünelinden hemen sonra dağ yoluna saparak rezervasyon yaptırdığımız kayak merkezi dağ evine yöneliyoruz.
Otelimizin önündeyiz.
Acaba Bungalow evlerde mi kalsak, normal otelde mi kalsak diye düşünerek keşfe çıktık.
Güzel olmakla birlikte, Bungalow evlerin ısınma sorunu olacağını görünce otelde kalmaya karar verdik.
Hava kış aylarını aratmayacak kadar soğuktu. Odalarımıza çıkarak dinlenmeye çekildik.
Gönül ne gezi ister, ne dernek şahane;
Gönül iki kalıcı dost ister, motosiklet bahane.
Reklamlar
-
Her zamanki güzel fotolarınla yollarda olman,özlediğimiz görüntülerle,
daha ne istenirki, tabiki devam fotoları
-
resimlerin devamını sabırsızlıkla bekliyorum... hakan beyede ayrıca selamlar...
---------- Mesajlar birleştirildi - 19:21 ---------- bir önceki mesaj zamanı 19:04 ----------
bu zamanda kutu deresi ve pülümür den büyük bir cesaret örneği göstererek geçtiğiniz için ayrıca tebrikler...
-
Hocam eline sağlık.
Aynı gün Elazığ, Tunceli, Erzincan, Gümüşhane... insanı kıskandırıyor...
Gerçi siz şanssızlık demişsiniz ama bence, vites kolunun farkedilip yerine takılması bir şans. Buradan okuyabildiğimize göre de sağ salim de dönmüşsünüz.
Devamını bekliyoruz.
-
22.Ağustos.2012 Çarşamba
Arkadaşlarla, sabah kahvaltısı için aynı masada toplanmaya başladık.
Yolcu yolunda gerek diyerek ayrılıyoruz bu güzel mekandan.
Bu dağ yolunu inerek ana yola çıkmış olduk.
Hareketlenmeden önce objektife poz veriyoruz.
Meşhur Karadeniz ekmeğini tadmadan, çantamıza almadan olmaz diyerek yol kenarında duruverdik.
Yavru köpekler hemen ilgi kaynağımız oluverdi.
Yol böyle olacak ve sen durmadan, yoruluncaya kadar gideceksin işte.
Sümela Manastırını ziyaret etmeden gitmek doğru olmaz diyerek, dar yola girdik.
Sabah saatleri tenhaymış, dönüşte büyük bir araç kuyruğunun manastıra ulaşmaya çabaladığına şahit olduk.
Trabzon Cevahir Alışveriş Merkezinde gölge bir alanda mola verdik.
Hazır çimenliği bulmuşken, popomuzu dinlendirelim dedik.
Motosiklet seyahatlerinde masa sandalyeden ziyade böyle uzun oturulabilecek yerler çok makbule geçiyor.
Meşhur kurufasulyeci Hüsrev'e uğramadan geçmek olmazdı. Erkek çocukların motosiklet ilgisi hep aynı oluyor.
Bizim alıştığımız sulu ve etli kurufasulye olmasa da değişik bir lezzeti vardı.
Hopa'ya vardığımızda Ümmet PERKİTAN bizi bekliyordu.
Tekrar kucaklaşıverdik.
Sarp sınır kapısına akşam karanlığında selamunaleyküm dedik.
Ortam kalabalık, biz ne yapacağımızı bilemeyip sağa sola soruyoruz filan derken ben biraz gerildim doğrusu.
İki saate yakın bekleyiş ve işlemin sonunda geçiverdik nihayet.Batum'a vardığımızda Türkçe bilen bir taksicinin yardımıyla kamp yoluna giriverdik.
Yaklaşık 30 km yol alıp sapa kamp yerimize ulaştık. Organizeyi yapan Bayar ŞAHİN,çadır kurabileceğimiz yerleri gösterdi.
Bizi şehirden tecrit etmek istiyormuşcasına bu kadar sapa bir yer niye seçilir hayret doğrusu.
Botanik park hayalmiş. Bu dere kenarını ve ağaçları bizim Karadeniz bölgesinde de kurardık.
Hele bi bekleyelim görelim, diyerek karnımızı doyurmak için ahşap lokantaya gittik.
Viskiye benzeyen bu şişeler buraya özgü armut suyu meşrubatı imiş. Armut tadında bu gazlı içecek hoşumuza gitti. Kolaya tercih ederim şahsen.
Hakan ÇAKMAK içkiye başladı diyerek bu fotoğrafı her tarafta yayınlayacağım artık.
Yayınlamamı istemiyorsa bir depo benzin ellerinden öper haberi ola.
Çadırlarımızı kurmaya başladık. Bu saat itibariyle çevre tenha idi ama sonraki günlerde her tarafımız çadırla doldu.
Obaya hoş geldin Arif KABAKLI Ustam.
Hatıra olsun diyerek bir poz da ben veriyorum.
Fotoğraflarımızı çeken Veysi AYDURAN'ı bir kare de ben çekeyim dedim ama Tazmanya Canavarı gibi bir görüntüsü çıktı mübareğin.
Yarın ola hayrola diyerek uykuya dalıyoruz.
Gönül ne gezi ister, ne dernek şahane;
Gönül iki kalıcı dost ister, motosiklet bahane.
-
-
hocam mükemmel olmuş..tebrikler
-
23.Ağustos.2012 Perşembe
Çadır hayatına pek alışık olmadığımdan ister istemez erken uyandım. Çevreyi biraz fotoğraflayayım bari.
Ertesi gün boş alan hiç kalmayacak, çevremiz çadır ve motosikletlerle dolacaktı zaten.
Merkezden tahmini 30 Km uzak olan kamp alanımızın girişi. Kahvaltıdan sonra buraya kurulan masada 30 Lira karşılığı giriş işlemlerimizi yaptık.
Bilgilerimizi aldılar, festival çıkartmalarını verdiler. Gürcistan bayrağı olanında haç işareti olduğundan pek az kişinin çantaya yapıştırdığını gözlemledim.
Bileğimize, her şey dahil otellerde uygulanan beyaz renkte bir bileklik takıldı.
Açık büfe yok, herhangi bir hizmet yok iken buna niçin gerek duyuldu, bir anlam veremedik.
Giriş ücreti adı altında 30 Türk Lirasını aldıkları kişilerle alamadıkları kişileri ayırt etmek içindi sanırım.
Artçılardan da bu ücret talep edildiği için daha sonra pek çok grubun protesto ederek erken ayrıldığını duyduk.
Adet olduğu üzre biz de bayrağımızı açıverdik.
Kendi halimizdeyiz. Bari tanıyalım şu memleketi diyerek yola koyuluverdik kendi başımıza.
Navigasyonun bu ülkede işlemediğini sınır kapısında öğrenmiştik. Hiç bir marka cihazda Gürcistan haritası yüklü değilmiş.
Bizde para birimi LİRA, Gürcistanda LARİ. Kim kimden benzetmiş bilmiyorum doğrusu.
Sigara ve benzin ülkemizin yarı fiyatına olmasına dışında, yeme içme söylendiği gibi ucuz değildi.
Zor bela park edecek bir yer bulduk.
Adım başı polis üniformalı kişi vardı. İşsizliği önlemek için çok kişiyi polis yapıp sokak başlarına ağaç etmişler gibi.
Plaja doğru yürümeye başladık.
Akdenizin ince kumundan eser yok tabi. Çakıl taşları kum niyetine duruyordu.
Tuvalet bulup içeriye dalmıştım ki arka fonda kırmızı tişörtlü kadını görünce acaba yanlış mı girdim diyerek kendimi zor attım dışarı.
Sonra mesele anlaşıldı ki o tuvaletin işletmecisiymiş. Enteresan olanı, istersen altına et, parayı almadan işetmiyor seni.
Çocuk her yerde çocuk işte. Kask ilginç gelmiş olmalı.
Lokantaya benzer, yarısı iskele üzerinde oaln bu yere girip oturduk.
Vaz geçilmemiz olan armut suyu eşliğinde tatlı bir şeyler yedik.
Sovyet döneminden kalma olduklarından hizmet anlayışları çok zayıf. Bizim tabirle, bir yumurtayı on kişi taşıyordu.
Yaklaşık beş garsona kül tablası istediğimizi tarzanca ifade ettik. Hepsi de işaret parmağını bize doğru kaldırıp "bir dakika, meşgulüm ama birazdan geleceğim" benzeri bir işaret yaptı.
Gelen giden yok tabi. Kalkıp kendimiz aldığımızda efendilerin paşa paşa oturduğunu gördük.
Bizim obaya geri döndüğümüzde, nüfusumuzun artmakta olduğunu gözlemledik.
Araç üzerinde ses düzeni görünce akşam hareketli geçecek diye düşündük ama yanılmışız.
Kendi kafasından, ne olduğu anlaşılmayan bir takım gürültüler çıkarıp, uyuma vaki sustu.
Ne bu ülkenin müziğine dair canlı uygulama gördük, ne de başka bir faaliyet.
Elazığ gurubuna ait olup da bizden sonra yola çıkan Orkun OKYAY ve Salih ŞİMŞEK arkadaşlarımız geçmiş tecrübelerinden olacak, kamp ateşi yaktılar.
Başka da yakan olmadı zaten. Organizeyi yapanların bunu düşünüp, üç beş ayrı yerde kamp ateşi yakmaları gerekirdi.
Ben oturacak kürsü bile getirememişken, Salih ŞİMŞEK nargilesine varıncaya kadar hazırlıklı gelmiş.
Tecrübe bu olsa gerek.
Arif KABAKLI Ustamın cümbüşünü almadığımıza çok pişman olduk. Obamızı canlandırırdık valla.
Kamp ateşinin karşısında bir müddet kaldıktan sonra, çadırımıza çekilerek uyuduk.
.
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:00 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:26 ----------
24.Ağustos.2012 Cuma
Sabah uyandığımda elimi yüzümü yıkayıp, obamızın yeni sakinlerini ve de demir atlarını fotoğrafladım.
Çok kişi kulüp logolu afişlerini asmış, kendi bölgesinin sınırlarını belirleyivermişti.
Ümmet PERKİTAN'ın çadırı ve Düldülü.
Bu karavan tam bana göre.
Hani motosiklet sevdası ağır basmasa, bir tane alınabilirdi.
Gurup halinde şehir turu yapılacağı söylenince bi heves, hazırlanıp beklemeye başladık.
Kim bilir nereleri nereleri görecektik.
Bir kutlu sefer var deyip düzüldük yola.
Ümmet PERKİTAN dostumuz.
Ana yola çıkmadan önce ilk benzinlikte depolar takviye ediliyor, biz de bekliyoruz.
Beni fotoğrafla Arif Ustam diyorum. Demesinler ki Gürcistan'a bilem getmemiş.
Motor gürültülerini Mehter marşı niyetine dinleyerek, yakın tarihte elden çıkardığımız bu vatan toprağında, yeniden bulunmanın heyecanıyla düzüldük yola.
Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik.
Ya biz nereye gidiyoruz arkadaşlar, bir bilen varsa söylesin Allah aşkına.
Yüz kilometreye yakın, bayağı yol gittik. Bakalım nolacak.
Uyduk imama.
Geldik bir yere, kamyon garajıymış galiba. Biraz dinlenin dediler. İyi dedik.
Sonra "Ricat" borusu çalındı. Düzenli bir şekilde geri dönüyoruz denildi. Gürcüler de "Geldiğiniz gibi gidersiniz" demiştir her hal.
Hayde ters geri marş marş. Buyrun cenaze namazına.
O da ne ! Bizim Orkun'un BMW K 1200 S'si hepimizin asfaltta düştüğü kortiğe düşmüş ama düştüğü gibi çıkamamış.
Gaziantepli Murat DİKE Usta ve ismen tanıyamadığım birkaç kişi olayı anlamaya çalışıyordu.
Benzin deposunu motora bağlayan aparat düşmenin etkisiyle kırılmış. Batum'a gidip tornacıdan birşeyler uydurdular.
Bizdeki gibi torna tezgahları pek olmadığından güçlükle halletmişler.Akşama kadar bekledik ve geri dönebildik.
Çadır alanındaki lokantavari yerde karnımızı doyurmak için oturuyoruz. Kampta genel bir memnuniyetsizlik havası var.
Ses düzeni yüklü araç yine gürültü çıkarıyor. Ortamda bir coşkü yok, birliktelik yok. Hatta kızıp susturanlar oldu sonunda.,
Mototalya başta olmak üzere dönen guruplar olduğunu öğrendik. Biz de dönüşe geçmeye karar verdik.
Elazığ'dan Zülfü DAL arkadaşımız ertesi gün yapılacağı söylenen drag yarışları için motoruyla gelişti ama ben o yarışın yapılacağından bile emin değildim.
Gönül ne gezi ister, ne dernek şahane;
Gönül iki kalıcı dost ister, motosiklet bahane.
-
-
serdar hocam, gezinizi çok beğendim.
resimler ise bir harika ellerinize sağlık.
-
serdar23_Bilgem adlı üyeden alıntı
Sabah uyandığımda elimi yüzümü yıkayıp, obamızın yeni sakinlerini ve de demir atlarını fotoğrafladım.
Çok kişi kulüp logolu afişlerini asmış, kendi bölgesinin sınırlarını belirleyivermişti.
Bizim afişimiz/sınırımız/obamız da burasıydı
-
hayat bu işte darısı bana paylaşım için teşekkürler.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)