Pazar sabahı...
Milletin mışıl mışıl uyuduğu saatlerde biz dağları fethetme telaşıyla sokaktaydık. Malum, kahvaltı için poğaça alınacak, benzin tamamlanacak, sucuk ekmek temin edilecek falan...
Açıkçası biz dağları fethetmeye çıktık ama, her defasında olduğu gibi dağlar bizim gönlümüzü fethetti.
Buluşma noktamız.
İlk gelen arkadaşımız, aramıza yeni katılan Mustafa Doysal.
Ekip tamamlanıyor yavaş yavaş.
Savaş'la teker çevirmeyeli çok olmuştu. Bu iyi oldu.
İskenderun'dan Sertaç ta geldi. Sanırım tamamız.
Yok, Edip ve Mithat'la birlikte şimdi tamamız.
İsmet tesadüfen önümüzden geçerken durup bizi selamlıyor.
Kısa hoşbeş sonrası vakit kaybetmeden düştük yollara...
En kestirmesinden ana yoldan ayrıldık.
Kisecik Köyü'nden,
Stabilizeye girdik.
Macera başlıyooorrr...
Henüz yolun başındayız.
Mecburi bir mola veriyoruz.
Mecburi molaya sebep.
Olacak iş mi ? Köyden geçerken bir çivi halletmiş lastiğimi.
(Mamafih jant mili iyi bir takoz vazifesi görüyor.)
Ama...Yanımızda Joker Mithat var.
Üstelik patlağı onarma imkanı varken çantasından çıkardığı yeni iç lastiği kullanarak hallediyor işi.
İlerleyen arkadaşlar olmuştu. Gelmediğimizi görünce geri döndüler.
Beklerken...
Mete, Domi'yi seyyar çay ocağına döndürmüş.
İşlem tamam gibi.
Ellerine sağlık Mithat'çım.
Kaplumbağa.
Yol ortasındaydı. Özenle sevildikten sonra doğal ortamına, evine salıverildi.
Aslında yol vardı ama Ünal Hoca faktörü varsa zaman zaman yolu unutmak lazım. Tepelerden giderken birden (zaten olmayan) yol bitiverdi.
Endurocu geri döner mi ?
Yolunu bulur. Bulamazsa yol yapar.
Oldukça yüksek ve dik.
Bir kişiyle olmayacak.
Önümüzde daha çok yol var. Sabah saatleri ama terden sırılsıklam olmuşuz.
En sağlamı bu. (Yanmasın da..!)
Domi ağır. Ancak 5 kişi zaptedebildi.
Tüm motosikletler sağ salim indi. Devam edebiliriz.
Muhteşem güzellikte yerler geçiyoruz.
Gene durduk.
Benim ihtiyarın debriyaj teli su koyuverdi. (Kabahat bende.Yıprandığını bile bile değiştirmemiştim.)
Joker Mithat yanımızda nasıl olsa.
Bir önceki mecburi molaya sebep olan hain çivi, şimdiki arızayı onarmada iyi bir materyal oldu. Halatı çiviye sarıp yerine oturttuk.(Doğaya atık bırakmamak gibi bir huyumuz var. Çiviyi de atmamıştık.)
Neymiş ?
Herşeyde bir hayır varmış.
Gene ilerleyenler var, gene dönüyorlar.
Olur olur...Dağdayız.
Olur dedik ya..!
Benim debriyaj orijinalinden daha iyi oldu.
Hay ellerin dert görmesin Mithat.
Devam edelim mi ?
Kısa bir asfalt geçişi.
Rehabilitasyon...
Gevşemeyelim beyler...
Tozlu yollardan geçerek
Samandağ'a ulaştık. Amacımız Yayladağı tarafına geçmek.
Asi Nehri'ni geçerek,
Dağ tarfında yol almaya başladık.
Bir kanal ya da çay. İçeriye doğru geçiyor.
Bizimkiler meraklı. İlla geçip bakacaklar.
Hadi geçin.
Sırada erik bahçesi ziyaretinden gelen ganimetlerin tadına bakmak var. (İzinli elbette.)
Aynen nehir boyunca devam...
Yol biraz biraz bozulmaya başladı.
Sinyaller herzaman sağı-solu göstermeyebiliyor. Arazide yukarı-aşağı da olmalı.
Artık yol diye bişey kalmadı. Gidiyoruz tıngır mıngır.
(Ünal Hoca sağolsun.)
Ekip tamam. Devam edelim.
Dinlenme amaçlı iyi oldu bu düzlük.
Ama uzun sürmedi tabii.
Sanırım mola vereceğimiz yere yaklaştık. Nihayet sucukları lüpleteceğiz.(Bu arazi insanı çok acıktırıyor. )