Tarih: 11.10.09
Toplanma noktası: Hatipoğlu
Toplanma saati: 05:45
Hareket saati: 06:00
Rota şu şekildedir.
GİDİŞ GÜZERGAHI: Kırmızı hat-192km
GEZİ GÜZERGAHI: Mavi hat-103km
DÖNÜŞ GÜZERGAHI: Yeşil hat-220km
Gidilecek Yerlerin Kısa Bilgileri:
1.Kerpe
"Kerpe Karadeniz kıyısında son derece güzel doğal güzellikleri olan küçük bir kıyı kasabasıdır. Yöre halkı manav kökenli olup balıkçılık ve tarım yapmaktadır. Karadenizin en güzel koylarından ve falezlerinden oluşanan kıyı şeridi her mevsim ziyaretçilerine muhteşem görüntüler sunmaktadır…
Kandıra' ya 10 km. , İzmit' e 50 km. uzaklıkta masmavi deniziyle, sırtını çam ormanlarına dayamış şirin bir Karadeniz köyüdür. Kerpe son derece elverişli bir coğrafi konuma sahip, sırtını alabildiğine sık çam ormanlarına dayamış, bu şekilde kuzeyden rüzgar almıyor. Denizi ise çocuklu aileler için idealdir. Karadenizin o meşhur dalgasını burada, fırtınada bile görmeniz pek mümkün değildir. Kayalıkar haricinde ise tamamıyla kumdur. Su, 150 metre ileride bile bazı yerlerde boyu geçmeyecek kadar sığ.
Kerpe' deki eşsiz güzellikteki ""Kayalıklar"" ise birçok insanın buraya gelmesi için tek sebep durumundadır.Tırmanarak ya da dalarak değişik heyecanlar yaşayabileceğiniz Kerpe Kayalıklarında, ayrıca ilginç mağaralar da bulunmaktadır. Özellikle kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için idealdir.
"
"Şirin tatil yöremiz Kerpe İlkçağ Bithynia'sının bir limanı olup Kefken Adası'nın yaklaşık 8 km. güney batısındadır.Eski adı Kalpe, Helen dilinde çanak, çömlek, testi, küp anlamına gelir.Kalpe adı ilk kez, (İ.Ö.) 400 'de ünlü Onbinler'in buraya gelmesiyle, Xenophon'un Anabasis'inde anılır. İran seferinin dönüşünde, Onbinler, Sinop 'tan gemilerle Ereğli'ye gelmişler ve burada üçe bölünmüşlerdi. 4500 kişilik birinci bölüm, Ereğlililerden kiralanan gemilerle yola koyulmuş ; baskın edip tüm çevreyi (Anadolu o zaman İran. İmp. parçasıydı) talan etmek için Kalpe Limanı'na çıkmıştır.
Ama işler umulduğu gibi gitmez ve Bithynia'lılar düşmanı öldürür ve geri kalanları tepeye sıkıştırarak kuşatmaya alır. Ancak ordunun diğer bölümünün geldiğini haber alan Bithynia'lılar kuşatmayı kaldırarak geri çekilir. Kalpe Limanında birleşen üç grup ölülerini gömer ve tümülüs yaparlar. Xenophon kurban ciğeri falında başkomutanlığın ona hayırlı olmayacağını öğrendiği için , başkomutanlığı Neon'a bırakır. Yörede birkaç gün konakladıktan sonra yiyeceğin tükenmesi nedeniyle çapul akınlarına başlarlar. İranlı Satrap Phrnabazos'un atlıları , bir akıncı koluna saldırır ve 500'den fazla asker öldürür. Aynı akşam Bithynia'lılar da, Kalpe Limanı'nda, yarımadada konaklamış olan ordunun ileri karakollarına saldırırlar, birçok askeri öldürürler. Ertesi gün, ordu çapul akınını toplu olarak yürütmek amacıyla kentin iç bölümlerine köylere uzanır. Orada da Pharnabazos'un gönderdiği ; Spithridates ve Rhathines komutasındaki satraplık ordusu görülür; ancak savaşı Onbinler kazanır.
Kerpe, Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı, batı karadeniz kıyısında küçük bir yerleşim alanıdır. Antik ismi Kalpe olan ve İ.Ö. beşinci yüzyıla kadar giden eski ve önemli bir yerdir. Karadeniz sahilinde doğal korunaklı bir liman olan Kerpe koyu yedinci yüzyılda Miletli veya Megaralı kolonistlerce karadeniz deniz ticaret yollarının kullanılması ve korunması amacıyla bir üs-pazar yeri(emporion) ve liman kenti olarak kuruldu.Kerpe Bitinya Krallığı'nın ardından Roma, Bizans ve Ceneviz gemilerinin uğrağı haline gelmiştir. Osmanlı döneminde Istanbul'un odun, kömür, tomruk gibi ihtiyaçları Kerpe'den sağlanmıştır.
Stratejik konumu nedeniyle Roma ve Bizans dönemlerinde de yerleşim devam etti. Aynı zamanda Ceneviz gemilerinin de uğrağı haline gelen Kerpe, Osmanlı döneminde ise İstanbul’un odun ve odun kömürü ihtiyacını karşılamıştır.
Eskiden pek bilinmeyen Kerpe, tanıyanların kıskançlıkla kendilerine sakladıkları bir yerdi. Yıllarca, eletriksiz, susuz hatta yolsuz olmasına rağmen tutkunları tarafından vazgeçilemeyen bir yerleşim yeriydi. Günümüzde bu sorunlar bulunmamaktadır ve Kerpe' ye olan talep çok daha artmıştır.
"
2.Kefken
"Kefken Marmara Bölgesi, Kocaeli İli ve Kandıra İlçesine bağlıdır. Güneybatısında Kerpe, kuzeydoğusunda Cebeci, Dikili, Çamkonak, güneyinde Kurtyeri-Doğanlar Köyü ile çevrilidir. Kefken ve civarı yeryüzü şekilleri açısından, denizin ortalama birkaç metre yüksekliğinde ufak tepeliklerden oluşur. Yörenin en yüksek noktası, 400 metre yüksekliği ile Kefken - Kandıra arasındaki Baba Tepesidir. Kefken’in tek akarsuyu, Kurtyeri Köyünden başlayıp Kumcağız sahilinde denize dökülen 7,5 km.lik Kumcağız Deresidir. Ayrıca Çamkonak yakınlarında Gizli Göl veya halk arasındaki adıyla Kamış Gölü yer almaktadır. Kefken’in iklimi karadeniz ikliminin özelliklerini taşımaktadır. Kışın kuvvetli batı ve kuzey rüzgarlarının etkisinde kalan yöre, yazın nemli ve sıcaktır. Kıyı boyunca çok çeşitli bitki örtüsü vardır. Ormanlarda meşe, gürgen, kızılcık, kestane, ıhlamur gibi tabi ağaçlar vardır. Bunun yanı sıra Orman Bakanlığının çalışmaları sonucunda değişik yerlerde çam ormanları da vardır.Kefken’in temel geçim kaynağı balıkçılıktır. Yaz sezonunda ise turizm büyük bir kaynaktır. Sonbaharda palamut sezonunda palamut, lüfer, torik, kofana gibi balık çeşitleri avlanır. Kışın tirol mevsiminde mezgit, kalkan, istavrit, tekir, çinekop ve tırsi yakalanmaktadır. İlkbahar balıkçıların en çok kalkan avladığı dönemdir. Ayrıca Kefken civarında levrek, sardalya, minekop, izmarit, zarzana, aterna, kaya balığı, iskine ve kırlangıç gibi nadir bulunan balıklarda çıkarılmaktadır. Yakalanan balıklar İstanbul, İzmit, Adapazarı ve Bursa’daki balık pazarlarına gönderilmektedir. Ayrıca kum midyesi (cikcik) dış ülkelere ihraç edilmektedir. Kum midyesi İspanya, Fransa, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde makarna, pizza gibi yiyeceklerde garnitür olarak kullanılmaktadır.Kandıra İlçesinin Karadeniz kıyı yerleşimleri içindeki en gelişmiş yöresi Kefken’dir. Kefken çevre yerleşim birimlerine göre sosyal yönden en geniş imkanlara sahiptir. Pazar günleri halk pazarı kurulmaktadır. İlçenin en büyük ilköğretim okulu olan Kefken İlköğretim Okulu 900-1000 öğrenci kapasitesine sahiptir. Kefken’de lise olmadığından öğrenciler eğitimleri için Kandıra’ya gitmektedirler. Her yıl 1 Temmuz’da Denizcilik ve Kabotaj Bayramında protokol eşliğinde Kefken Limanında tören düzenlenmektedir.
"
3.Ağva
"Gözlerinizi kapatın ve iki derenin arasında bir kasaba düşünün.Bu kasabanın sırtını bir tarafta masmavi bir denize ve diğer tarafta yemyeşil bir ormana yaslayın.Bir tekneye binin ve nehir boyunca yeşilin doğasına ve büyüsüne kendinizi bırakın.Yanınızda getiriceğiniz fotoğraf makinesi ile bu doyumsuz güzellikleri ömür boyu bakıp hatırlayabileceğiniz eşsiz hatıralar olarak ölümsüzleştirin.
Hititler,Frigler,Romalılar ve Osmanlı gibi bir çok uygarlığın geçiş yeri olan Ağva Latince bir kelime olup ‘’iki dere arasında kurulmuş köy’’ anlamına gelmektedir.
M.Ö.7. yy. uzanan tarihin bir takım kalıntılarına Ağva’ya bağlı civar köylerde rastlamak mümkündür.Kalem köyde Romalılara ait kilise kalıntıları ve mezar taşları ,Hacılı köyünde 3.yy.4.yy başlarında bulunan Gürlek mağarası,Hisar tepede bulunan kale kalıntısı,Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni önemli buluntulardır.
Ağva Şile ilçesi sınırlarında kalmakta olup 1992 yılında belediye olan beldedir.Karadeniz ile Akdeniz iklimi arasında geçiş tipi teşkil eden bir iklime sahiptir.Kış aylarında 3.000 olan nüfusu yaz aylarında 20.000’e ulaşmaktadır.Bir tarım ve balıkçılık kasabasından,modern ve albenisi olan bir turizm beldesi"
4.Şile
"İlçede yaşam çok eskiye dayanır. Yapılan son araştırmalar Şile çevresinin tarih öncesinde (Cilalı Taş Devri) iskan edildiğini göstermektedir. Kefken ile Bulgaristan sınırı arasındaki Karadeniz sahil kesiminde yapılan tarih öncesine ilişkin çalışmalarda, çeşitli yerlerde Paleolitik çağın muhtelif bölümlerine ve özellikle Epi-Paleolitik döneme ait bir çok konak yeri ve işlik saptanmıştır. Buluntu yerlerinin sayısındaki artıştan, buzul sonrası dönemde (yaklaşık M.Ö. 12000 ile 6000 arasında) Karadeniz kıyı şeridi kıyı şeridi üzerinde önemli bir nüfus yoğunluğunun olduğu açıkça belli olmaktadır. Nitekim İstanbul'un en eski buluntu yerleri arasında Şile'nin Ağva ve Sahilköy (Domalı) köyleri bulunmaktadır. Marmara kıyısında Ambarlı'yı da içine alan kıyı konak yerlerinden biri olan Sahilköy, aynı adı taşıyan koyun kuzeyindeki kumluğun batısındadır. Sahilköy'e ait yontma taş aletler, Göztepe ve Kazlar deresinin doğusuna rastlayan Dereağzı Tepesi üzerinde toplanmıştır. Ayrıca ilçede o dönem insanının yaşamı için elverişli çoksayıda mağara mevcuttur.
Şile antik çağda iki defa istilaya uğramıştır. Birinci istila eski Yunalıların Pers seferinden geri dönüşlerinde komutanları Xenophon tarafından, ikincisi de kıyı şeridini takip ederek ilerleyen Roma komutanı Lucullus tarafından gerçekleştirilmiştir. Roma döneminin izleri hala Şile'de görülmektedir. Doğu Roma İmparatoru Diokletianus zamanında (284-305), İnkese, Sofular gibi Şile mağaraları ilk inanan Hristiyanlar için tabii korunaklar olmuştur. Gürlek Mağarası Doğu Roma askerlerinin yakaladığı ilk inanan Hristiyanları hapsettikleri bir cezaevi gibi kullanılmıştır. Selçuklu Türkleri Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile 1090 senesinde Şile'yi ele geçirdiler. 1097 senesinde ise 1. Haçlı orduları Şile'yi Selçuklulardan geri almıştır. Şile'nin geri alınması ancak Yıldırım Beyazıt döneminde mümkün olmuştur. Şile, I. Dünya Savaşı'na kadar 500 yıl boyunca Türkler'in yönetiminde rahat bir yaşam sürmüştür. Daha sonra İstanbul'un işgaliyle birlikte İngilizler'den cesaret alan Rumlar Şile çevresine yerleşerek Dumlupınar Zaferine kadar işgallerini sürdürmüşlerdir.
19.yy. Osmanlı kayıtlarına göre Şile kazası 1846'da Zaptiye Müşirliğine bağlıydı. 1876'da şile kazasının Dersaadet Şehremaneti'ne bağlandığı görülür. 1877 Devlet Salnamesinde ise Şile, Zaptiye Nezaretine bağlı Üsküdar Mutasarrıflığına bağlıdır. 1924'de bütün sancaklar (mutasarrafflık) vilayet yapıldığında Şile'nin Üsküdar'a bağlılığı devam etmiştir. 1926'da yapılan yeni düzenlemeyle Üsküdar kaza haline getirilip İstanbul vilayetine bağlanınca Şile kazası da Üsküdar'la aynı yapı içinde yer almıştır. Ayrıca Şile, Cumhuriyetin kuruluşu ile oluşturulan ilk belediyelerden biridir. (1923)
"