Bu hafta sayfamı, kendisini şahsen hiç tanımama rağmen çok sevdiğim, ülkece sahip çıkmamız gerektiğini düşündüğüm bir yeteneğe, Kenan Sofuoğlu’na ayırmak istedim.
Avrupa’da rüzgar gibi esen bir Türk: Kenan Sofuoğlu
Türkiye enteresan bir ülke bilirsiniz. Hatta şu an anlatmak istediklerimi çok iyi anlattığını düşündüğüm bir fıkra var. Adamın biri ölmüş ve cehenneme gitmiş. Cehennemin kapısında zebanilerin yanından içeri bakmış. Koca koca kazanlar, altlarında fena bir ateş, cayır cayır yani ortalık. Adam bakmış bütün kazanların kapağı var. Zebani, "Kapakları içindekiler kaçamasın diye koyduk" demiş. Adam şöyle "Yandık vallaha" diyerek, bir kez daha göz gezdirmiş etrafa; bir bakmış ki kazanlardan birinde kapak yok. Sormuş Zebaniye; "Şu kazanın niye kapağı yok?" Zebani yanıt vermiş; "Hea o mu? O Türklerin kazanı, onlara kapak koymuyoruz; çünkü biri çıkmaya çalışsa zaten içerdekiler paçasından tutup çekiyor içeri."
Fıkra işte... Ama hani biraz öyle bir durum var cidden. Gerçi başka ülkelerde, hani kendi içlerinde gerçekten durum bizden farklı mı bilemiyoruz, ama dışardan görünen onların yükselenleri bizden biraz daha fazla desteklediği yönünde. Ben şahsen tüm yeteneklerin, tüm başarıların desteklenmesi, bu destek sayesinde başka başarılı ve yetenekli kimselerin de cesaretlenmesi taraftarıyım. Bu sebeple bu hafta sayfamı, kendisini şahsen hiç tanımama rağmen çok sevdiğim, ülkece sahip çıkmamız gerektiğini düşündüğüm bir yeteneğe, Kenan Sofuoğlu’na ayırmak istedim. Adam kazanın tepesine kadar tırmanmış, biz de bir el atalım da çıksın şu kazandan istiyorum.
KÜÇÜMSENMEYECEK BİR BAŞARI
İstiyorum, çünkü ikiteker sevdasını bünyesinde bulunduran herkesin hatta bulundurmayanların bile bu çocuğu bilmesi gerektiğine inanıyor yüreğim. Kenan’ı ne kadar çok sevdiğimi, başarılarıyla ne denli gurur duyduğumu Rüzgarın Kızı okuyucuları iyi bilir. Öncelikle neden bu hafta coştu bu Kenan sevgim onu söyleyeyim. Çünkü o bir Türk ve Avrupa’da şahaneler yaratıyor. Hiçbir Türk’ün bu başarıya; "Aman canım" diyebileceğini sanmıyorum. Neden mi? Türkiye’de motosikletin spor olarak durumuna bakmanız kafi. Her ne kadar bir federasyonumuz olsa da Türkiye’de henüz gelişmemiş, hele Avrupa’daki örneklerine bakarsanız, henüz emeklediğini bile söyleyemeyeceğimiz bir dalda inanılmaz başarılı bir sporcumuz var.
ÜST ÜSTE İKİ BİRİNCİLİK
Hala pistlerde yarışanlardan çok, illegal olarak otobanlarda yarışan motosiklet yarışçılarına sahip olan ülkemizde, bir çocuk, görünen o ki pek de öyle aman aman bir destek görmeden, Avrupa’da bebek denecek yaşlarda ikitekerle tanışan rakiplerinin arasından sıyrılıp birinci geliyor. Yanlış duymadınız. Kenan geçtiğimiz hafta sonu Almanya’da yapılan 2006 Dünya Supersport Motosiklet Şampiyonası’nın 9’uncu yarışında da damalı bayrağı birinci sırada geçti. Şans demeyin çünkü bir önceki hafta yapılan Hollanda ayağında da Kenan birinci olmuştu. Ve şu an genel klasmanda da 4’üncü sırada. Bunlar az buz başarılar değil. Bu çocuğu ülkece, başta biz motosiklet sevdalıları olmak üzere, sonuna kadar desteklemeliyiz.
Kenan motorcu bir ailenin çocuğu. Bildiğim kadarıyla ailenin tüm fertleri motorcu. Abisi Sinan Sofuoğlu da ülkemizde yapılan motosiklet yarışlarında oldukça iddialı derecelere sahip. Kenan, geçtiğimiz yıl Yamaha Takımı’nda yarışıyordu ve Superstock FIM Dünya Kupası’nda dünya ikincisi oldu. Geçen sezon sonunda ise Yamaha Takımı’ndan ayrılarak, geçen yılın şampiyon ekibi Winston Ten Kate Honda Takımı’na transfer oldu.
GERÇEK YETENEK
Valla ben daha 2003’te 600cc Supersport kategorisinde yarışırken, bu çocukta iş var demiştim kendi kendime. O sezon Kenan şampiyonayı ikinci olarak bitirdiğinde bundan emin olmuştum. Kendisi ile o zaman bu zaman hiç doğru düzgün karşılaşma imkanımız olmadı. Bir kez bir motosiklet fuarında denk gelmiş ama hem onun hem benim koşuşturmalarımızdan fırsat bulup iki çift laf edememiştik. Gerçekten bu çocuğu kalben ve elimden geldiğince desteklemek istiyorum. Hatta ilk fırsatta kendisiyle röportaj yapıp hikayesini kendi ağzından size anlatmayı planlıyorum. İnanın en az ben de sizin kadar nasıl bu noktaya geldiğini, bundan sonraki hedeflerini merak ediyorum.
Hedef deyince aklıma geldi; benim dileğim Kenan’ın bu sene Superstock kategorisini ilk üçte bitirmesi ve önümüzdeki sene de Moto GP’de göğsümüzü kabartması. Hiç imkansız değil hatta olması çok muhtemel bir dilek. Şimdilik zor görünen hedef ise bunu bir Türk takımı ile yapması. Umarım o günler de bizlerin göremeyeceği kadar uzak değildir.
3 YARIŞ DAHA VAR
Şimdi Kenan’ın önünde bu sezon üç yarış daha var. Şu ana kadar koşulmuş sezonun 10 yarışın ikisini yaşadığı şanssızlıklar yüzünden tamamlayamayıp yarış dışı kalan Kenan, diğer 8 yarışta (özellikle son iki yarıştaki birincilikleriyle) öyle güzel dereceler aldı ki klasmanda 4’üncü sıraya çıktı. Umarım kalan 3 yarışta da bu başarısı devam eder. Biz sonuna kadar arkandayız Kenan, yürü be koçum kim tutar seni
KENAN SOFUOĞLU
KİMDİR
1983 Adapazarı doğumlu olan Kenan Sofuoğlu motosikletle babasının motor dükkanında tanıştı.
Kenan Sofuoğlu ismi ilk kez 1998 yılında, 14 yaşındayken Türkiye Şampiyonu olmasıyla duyuldu.
Ardından Yamaha R6 Shell Cup’da şampiyon olmasıyla Kenan dikkatleri üzerine çekti.
2003 yılında 600cc Supersport kategorisinde sezonu ikincilikle kapadı.
Daha sonra 2004 yılında yarıştığı Avrupa 1000cc Superstock kategorisinde üçüncü oldu. Kenan Sofuoğlu bu derecesiyle, bu başarıyı kazanan tarihteki ilk Türk motor sporcusu oldu.
Son olarak geçtiğimiz yıl Superstock FIM Dünya Kupası’nda dünya ikincisi oldu.
Kenan Sofuoğlu geçen sezon sonunda Yamaha Takımı’ndan ayrılmak zorunda kaldı. Bunun üzerine bu sezon, geçen yılın şampiyon ekibi Winston Ten Kate Honda Takımı’na transfer oldu.
Junior Rüzgarın Kızı
Bu hafta maillerimi okurken küçük hayranlarımdan birinden gelen bu mail çok hoşuma gitti. Muhtemelen klavyeyi kullanan kendisi olmasa da motor kullandığı fotoğraflarla ispatlı 8 yaşındaki motor sevdalısı Ezgi, benden Rüzgarın Kızı olmak için izin istiyordu. Sevgili Ezgi, eğer 30’lu yaşlara geldiğinde de hala ikiteker sevdan büyüyerek devam ederse, sen zaten doğuştan Rüzgarın Kızı olmayı hak etmişsin demektir. Benden izin çıktı ama Rüzgarın Kızı olup olmadığını önündeki yıllar sana gösterecek. Bence bu fotoğrafınla on numara gelecek vaat ediyorsun. Yüreğindeki ikiteker sevdası hiç bitmesin. Bakın Minik RK, babasının kalemiyle Rüzgarın Kızı ablasına neler demiş;
"Sevgili Rüzgarın Kızı ablam; ben 8 yaşındayım. Babam bir ilaç firmasında bölge müdürü. Annem ev hanımı. Babam benim doğumumda hastaneye motosikletle gelen, bir motosiklet sevdalısı. Annem ise ben bildim bileli motor konusunda babama engel olmaya çalıştı. Ancak başaramayacağını anlayınca artık alıştı. Motosiklet gezilerine motor arkasında olmasa da otomobille annem de katılıyor. 30 Haziran’da 8’inci yaş günümde, babam bana 35cc benzinli küçük bir motosiklet hediye etti. Artık ben de motosikletçi oldum. Kullanmadığım zamanlarda motorum evin salonunda duruyor. Ben ve babam onu siliyor, parlatıyoruz. Annem sinirden çıldırıyor. Neymiş; ’Salonda motosiklet durur muymuş!’ Aslında ne güzel oldu. Çok yakında erkek bir kardeşim doğacak. Ben de anneme inat onu da motorcu yapacağım. Eğer izin verirsen ben de ’Rüzgarın Kızı 2’ olmak istiyorum. Seni çok seviyorum."
Ayşe Şule BİLGİÇ
ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr
Rüzgarın Kızı - Ayşe Şule Bilgiç'in Yazıları Her Çarşamba Hürriyet Gazetesi Otoyaşam Ekinde Yayınlanır.